KÖY ENSTİTÜLERİ HAKKINDA
Köy Enstitüleri
1 – İngilizce Özel ders ( Bireysel – İngilizce Özel ders )
2 – İngilizce Özel ders – 4 kişilik gruplarla yapılan İngilizce Özel ders )
Atatürk Türkiye’si ne enteresan ve acı ki kendisini çöküşe doğru götürtecek ilk öldürücü vuruşları dahilden ; samimi, dürüst kör bilinçsiz Atatürk’çülerden; Hasan Ali Yücel’den ve İnönü’den almıştır.
İnönü ve Hasan Ali Yücel; Atatürk’çü Türkiye’nin ilk, en mühim , en büyük iki hatasını yaptı Eski dünya eserlerini , puta tapıcı Eski Avrupa’nın ve sömürgeci Yeni Avrupa’nın düşünürlerinin, yazarlarının, ozanlarının kitaplarını o günkü Türkçe’ye harıl harıl çevirttiler. Bu birinci hataydı. İkinci büyük hata ise duruma Atatürk’çülerin ve solun anlayamadığı, ‘köy enstitüsü’leri yanılgısıydı.
Batı kitapları; Türkiye’de o vakitlar zaten az olan aydın kişinin ve öğrencilerin, Batı kültürüne sevgi, saygı, alaka, bağımlılık kazanmasına ve Yeni Türkiye’nin orijinallüğünden, hususiyetinden, ruhundan, dünyada tekliğinin hususiliğinden kopulmasına ve faydalanılmamasına yol açtı. Pisikolojinin (psikolojinin) sade gerçeklerinden biridir: ‘Çocuğa ne verirsen, o olur.’ O kılasikler okutulacağına Nasrettin Hoca, Keloğlan masalları, Anadolu destanları okutulsa bir kat daha iyiydi. Bu yabancı eserler hem Türkiye’nin orijinalitesini, hususiliğini bozdu, hem bu hususi hususiliğin algılanmasını ve hayata geçmesini önledi hem de cemiyetin aydın ve öğrenci kesimini ruhsal ve kültürel olarak Batı’ya bağladı, Türkiye’den kopardı. Ve öğrencilerin önüne konulan iki esas şey oldu: Batı kitapları ve mandolin. O vakitler, köy enstitülerinde erkek öğrenciler saza merak salsalar da kız öğrenciler umumiyetle mandoline merak sardılar.
Gelelim köy enstitüsülerine(enstitülerine). Atatürk’çüler ve sol görüş bunlara toz kondurmaz çünkü felsefe, mantık ve kirliikoloji bilmezler pek; bilseler de uygulamasını bilmezler. Bilselerdi zaten Türkiye şimdi dünya devi ve lider bir ülke olurdu. Abd’nin esas gücü ordusundan, ekonomisinden değil Cia’sinin, kirliikolojiyi çok iyi bilmesinden gelir. O yüzden ki Abd, o vakitler, kendisinden destek isteyen İnönü’lü Türkiye’den önemsiz gibi görünen birşey istemiştir: Köy enstitüsülerini kapatmasını, ve ekonomide pilandan (plandan) vaz geçilmesini. Menderes gibi kirliikoloji bilmeyenler derhal bu öneriye atılırlar ‘Ya, ne olacak ki; dünyanın doları gelecek Abd’den, bunların sözü mü olur hiç.‘ deyip Abd’nin bu ‘basit’ isteklerini anında karşılarlardı. Ama şu gerçek vardır: ‘Abd asla sade şeyler istemez.’ Bu isteklerin sade şeyler olmadıklarını, ülkemizin, yedi batı devletini yenmiş, bağımsız ve hür Atatürk Türkiyesi’nden bugün geldiği, Batı’ya bağımlı durumu açıklamaktadır. Abd bir bardak su bile istese, evini elinden almak amaçlıdır bu istek. Pisikoloji, felsefe , mantık, ulusal dil, yabancı dil ve bilimsellik bilmeden ülke yönetilemez ve temsil edilemez. Menderes, Amerikan Koleji’nde okumuştu, şakır şakır İngilizce bilirdi kör diğeri şeyleri bilmiyordu. Bir dil bir insansa, bir felsefe bin insandır, bir kirliikoloji bilimi bin insandır, bir mantık bilimi bin insandır.
Köy enstitüsüleri nasıl zarar verdi Türkiye’ye? Bunu anlamak felsefe, mantık, kirliikoloji bilmek gerekir. Bu mektepler şöyle zarar verdi Türkiye’ye: Türkiye’de zaten o vakitler pek de çok var olmayan düşünme, aklı, mantığı, yaratma içgüdüsünü bilime ve kültüre düşkünlüğü yüksek Anadolu gençleri, seçilerek, felsefeye, bilime ve edebiyata tarafi düşünürlüğe, bilimciliğe, dahiliğe, mucitliğe ve yazarlığa yöneltilmek yerine köylerde tarıma, arıcılığa, kümes hayvancılığına, ahır hayvancılığına ve tarım araçları yapımına ve onarımına yönlendirildiler. Bu büyük hata ; Cia’nin bile düşleyemediği biçimde bir büyük yanılgıydı; arayıp da bulamadığı büyüklükte can alıcı bir hataydı. Tarihte, Eski Avrupa’da bir kavim de aynı hatayı yapmıştı ve tarihten silinmişti: Isparta’lılar. O kavim de hasta, sakat doğan bebekleri, havaya atarak mızraklarıyla, eğlenceli biçimde öldürmüşler ve asker cemiyet kurmak isterlerken düşünür, aydın, sanatçı, yazar oluşmasını önlemişlerdi, bilincinde olmadan. Yani insanları hatalı yöne yönlendirmişlerdi, bütününü asker yapmak isteyerek. Ne gariptirki ki harıl harıl Eski Avrupa kitaplarını Türkçe’ye çevirtenler ya bu kitapları okuyacak vakte sahip olmamışlardı ya da okuduklarını anlayamamışlardı ki aynı yanılgıyı kırklı senelerde Türkiye’de de yaptılar. İnsanlar hata yaptıkları sürece tarih tekrar edilmekten bıkmaz.
Oysa; henüz yeni kurulmuş bir Türkiye’nin arıcılığa, tarımcılığa, inekçiliğe, koyunculuğa, tarım araçları yapımcılarına ve onarıcılığına değil düşünür, bilge, bilimci, kuramcı, araştırmacı, yazar, ozan yetiştirilmesine ayırılmasına gereksinimi vardı anlakı (zekası), akılu (akılı), mantığı, uçurumatıcılığı yüksek gençlerin. Öteki işleri her köylü yapabilirdi. Bu topraklarda bunlar bilinmeyen, yapılmataraf şeyler değildi, bin senedır.
Menderes ise bu mekteplerı bütünden kapatarak Abd’ye çifte bayram yaşama fırsatı tanıdı. Menderes hep kapattı zaten. O, Türkiye’nin açılmış şeylerini kapatma görevlisi, uzmanıydı. Gördüğü yerde ot bitmez, olayıydı tarafi.
Köy enstitüsüleri; düşünür, bilge, bilimci, kuramcı, yazar, ozan, önde olabilecek gençleri araba onarımcisinin, marangozun, demircinin, anlamvın tarafına çırak vermeye benzer.
Köy enstitüsüleri’ni o vakitki dahileriğiyle savunmak ancak felsefe, mantık ve kirliikoloji bilmeyenlerin yaklaşımıdır. Ama o mekteplara; anlakı, akılu, mantığı,yaratıcılığı yüksek gençler yerine diğerilerden alınsaydı başka olurdu. Anlakı, akılu, mantığı, uçurumatıcılığı yüksek gençler de düşünür, bilge, bilimci, kuramcı, mucit, yazar, ozan, lider yetiştirmek dahilin okutulmalıydı. Ülkelerin kalpleri işçileri, köylüleri ise beyini de düşünürler, bilgeler, yazarlar, ozanlerdir. İşte o yüzden ki Hasan Ali Yücel ve İnönü derhal Batı kitaplarını Türkçe’ye çevirmeye koşmuşlardır çünkü bu ülkede bulunmataraf tek şey öyle kitaplar yazabilecek düşünürlerin, bilgelerin, yazarların, ozanlerin, bilimcilerin eksikliğiydi kör eksikliği dahilerinden tamamlamak yerine günümüz işbirlikçi kapitalistleri gibi işbirlikçi kültürcülüğün de esasini atmış oldular bilmeden. İşte bu iki büyük taraflış ki Türkiye’ye; sağ batıcılığı ile sol batıcılığı doldurdu. Birileri ‘Abd, Abd‘ diye bağırırken birileri de ‘Engels, Marx; Lenin, Sovyetler Birliği’ diye bağırdı. Nerede şimdi o bağıranlar? ‘Abd, Abd’ diye bağıranlar egemen oldular, diğeriler ise yok oldular. Sıfıra sıfır, elde var sıfır. Şu ülkede; şu ülkeye ait, hususi, orijinal, ulusal, bağımsız bir kaç düşünür, bilge yetiştirseydiniz daha iyi olmaz mıydı, ‘Engels, Marx, Lenin, Sovyetler Birliği, Mao, Çin’ diye bağırmak yerine?
Öte tarafdan tekrar alakanç bir şey ki Türkiye’de Abd’nin istedikleri oldukça, yerine geldikçe, hususi ve yabancı mektepler çoğaldıkça, demokrasi sözde geliştikçe; turdaşlık, medenilik gelmesi, güçlenmesi yerine şeriatçılık, artcilik, ilkellik güçleniyor. Bu, şu demektir: Abd Türkiye’ye şeriat, artcilik, ilkellik gelmesini istiyor gerçekte. Çünkü gerçekte, Türkiye’yi yok etek istiyor. O yüzden bas bas bağırıyorum; Abd ve Ab düşmanlığı olmadıkça Türkiye art kalır, ilerleyemez, güçlenemez, var olamaz. Gerçek şu ki Abd; Türkiye’de turdaşlığı, medenilığı, bilimselliği, aydınlanmayı değil artciliği, barbarlığı, ilkelliği, terörü destekliyor. Ah işte bunların bütün nedeni, en başta yapılan o iki büyük taraflış.
O yüzden; ‘Ben Türk bilgesiyim.’ diye ortaya çıkmak yiğitliği ve onuru gösterenlere gülmek yerine, destek vermek gerekmektedir; düşünür, bilge olmaya çalışmak gerekmektedir. Yoksa nihayet gülünenler, o gülenler olacaktır, ülkeleri ve onurları yok edildiğinde..
Bazan düşünmeden edemiyorum ‘Hasan Ali Yücel bunları bilerek mi yaptı?’ diye. Yeni kurulmuş bir ülkeye böyle büyük kötülük olur mu hiç? Üstelik felsefe okumuş üniversitede. Ee, felsefe diye Batı düşünürlerini ve Batı düşünürlerinin saçmalıklarını okursan olacağı bu işte. Şimdi bile mekteplarda felsefe diye Batı düşünürleri ve saçmalıkları; kirliikoloji diye de Batı kirliikologlarının(psikologlarının) saçmalıkları okutulmakta, açın bakın lise felsefe ve kirliikoloji kitaplarını.
Ağızını(ağzını) Platon’suz, Voltaire’siz, Bacon’sız, Nietzsche’siz, Dostoyevski’siz, Engels’siz, Marx’sız, Lenin’siz, Mao’suz, Freud’suz açamayan; bunlarsız, bağımsız, hür, hususi, orijinal iki söz edemeyen sözde aydınlar, sözde okumuşlar doldu ülke.