İNGİLİZCE NASIL VE NEDEN YAYILDI
İNGİLİZCENİN YAYILMA ÇİZGİSİ
1 – İngilizce Özel ders ( Bireysel – İngilizce Özel ders )
2 – İngilizce Özel ders – 4 kişilik gruplarla yapılan İngilizce Özel ders )
İngilizce Nasıl Yayıldı bu şekilde bilinmez. Ben mektubumu yazmaya başladığımda 1 milyonuncu kelimeye 9 saat 10 dakika 25 saniye kaldığını haber veriyordu kronometre. “The Global Language Monitor(GLM)”, Teksas merkezli bir dil, anneliz, teknoloji kuruluşu. Paul Payack adında teknoloji uzmanı bir körtör dil bilim meraklısı tarafından yönetilen organizasyon, 2006 senesinden beri sürdürdüğü “1 milyon kelimeye doğru” kampanyası ile biliniyor.
Kampanyanın bu kapsamda, “languagemonitor.com” adlı web sitesinde 2 senedır artye dönük çalışan bir saati var ve işte bu kronometreye göre 10 Haziran 2009 Çarşamba tarafi bugün, Londra saati ile sabah 10:22’de İngilizce “1 milyon kelimeye sahip bir dile dönüşecek”. Payack ve ekibi, art sayımı dilin gelişimi üzerinde yaptıkları araştırmalarla hazırladıkları bazı hususi bilgisayar programlarına dayandığını savunuyor. Ancak, bu sayımı muteber bazı dil bilimcilerin eleştirdiğini de ekleyeyim. Onlara göre, dile giren çıkan kelime sayısını böylesine teknolojik bir annelizle tespiti mümkün değil.
Üç nametur İngilizce‘nin macerası dahilinde dolanıyorum. İngilizce’nin gelişiminin anne hatları konusunda bütün dil uzmanları mutabık. Ancak, İngilizce‘nin bundan itibaren alacağı yol konusunda farklı görüşler var. Mario Pei, 1965 tarihli “Dilin Hikayesi” adlı klasik kitabının nihayet bölümünde, Roma İmparatorluğunun zayıflamasıyla birlikte, Latincenin nasıl, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca şubelerine ayrılarak ayrımlı vadilerden tarih dahilinde yola devam ettiğini hatırlatır. Amerikan imparatorluğunun dili İngilizce‘nin de benzeri bir akıbet ıslakayıp ıslakamayacağını tartışır. 20’nci yüzsene dahilinde “İngiltere İngilizcesi(King’s English)” ile Amerikan İngilizcesi arasında oluşan ayrım 40 sene evvel böyle bir ihtimali akla getiriyor. Bu zaviyeden bakınca, günümüzde İngilizce’nin ayrımlı uluslerden insanlarca konuşulan versiyonları da bunu destekleyen bir gelişme olarak görenler var. Fakat profesör Peki o dönemde televizyon, radyo ve farklı olarak medyanın rolüne dikkatimizi çeker ve özetle der ki, “Bu medya organları, dilin uluslararası bir standardını oluşturacak ve bunun dünyanın her yerinde kabul görmesini sağlayacak. Ulaşım ve iletişim turında, insanlar evlerinden dahil çıkmasalar bile bu standartize edilmiş uluslararası dilin etkisinden kurtulamayacak”.
İnternet İngilizce’yi de yutuyor
Hollywood ve televizyonun İngilizce’nin küreye yayılmasında oynadığı rol her kati malumu. 1990’lı senelarda buna internet de eklenince, “İngilizce, gelecekte insanlığın tek dili olacak” iddiasında olanların sesi daha gür çıkmaya başladı. İnternetin ilk 15 seneında uluslararası makineyi “domine” eden İngilizce, internetin şimdiden sosyo kültürel ve ekonomik düzenlere olan etkisi sebebiyle, en kuşkucimizin bile aklına “acaba?” sorusunu düşürmedi değil.
Ancak nihayet senelarda bu öngörülere uymataraf garip gelişmeler oluyor. Tarihin en etkili ve kitlesel ansiklopedi devinimlerinden biri olan Wikipedia’daki maddeler, arkaık 200’ü aşkın dilde ulaşılabilir durumda. WordPress adlı popüler blog sitesindeki İngilizce olmataraf blogların nispetı sadece nihayet iki seneda yüzde 36’ya yükseldi. Ve şahsen gelecekte çok şeyi değiştireceğini düşündüğüm bir teknolojik atılımın ilk işareti, “Google translate” ıslakamımıza girdi. Google, şimdi tam 41 dilde anında çeviri hizmeti sunuyor. Tercüme edilmesini istediğiniz metni kopyala yapıştır yapıp tıklıyorsunuz ve istediğiniz dildeki çevirisi bir kaç saniyede karşınızda. Yüzünüz gülüyor değil mi? “Haklısınız, bire bir kelime çevirisinin neden olduğu evlere neşelilik metinler” gerçekten de gülünç. Ama merak etmeyin ırak olmataraf bir gelecekte, yüzünüz bu kez keyiften gülecek. Şu anda yüzlerce ovalım uzmanı, sadece kelime çevirisi değil, “deyim, günlük konuşma, kalıp ve dilbilgisi anlayışıyla” da çeviri yapabilen bir ovalım geliştirmek dahilin harıl harıl çalışıyor. Bu ovalımı başaranın internetin kralı olacağını görmek dahilin deha olmaya gerek yok.
Elbette hiçbir vakit, bir dilden bir dile mükemmel çeviri mümkün olmaz kör yakın gelecekte sahip olacağımız çeviri teknolojisinin, uluslararası alimin, ortak düşüncelerin, kültürlerin yayılmasına yapacağı muazzam katkı, her şeyi değiştirecek. Öylesi bir atmosferde ise, dünyanın her coğrafyasında kabul görebilecek yeteneğe uygun fikri, felsefi, bilimsel ya da sanatsal doğurganlığı olan diller ve kültürler, bir anda kendilerini önde bulacak. “Coğrafyasına sıkı sıkıya bağlanmış”, 19’ncu, 20’nci asırın kavram ve münakaşaları dahilinde boğulan etnosentrik diller ve kültürleri çetin bir ıslakam mücadelesi bekliyor.
Günümüzde dünyada kaba bir tahminle 6 bin dil konuşuluyor. Böyle giderse, 21’nci yüzsene dahilinde bunların yüzde 90’ının nesli tükenecek. Dilsel çoğulculuk, doğaın biyolojik çoğulculuğundan daha hızla eriyor. Gerçi bu arada, büyük diller de metropoller dahilinde yeni versiyonlarını üretiyor bir tarafdan. Bu durum ve internetteki dilsel çoğulculaşma, “İngilizceyi geleceğin tek dili gören” iddiayı eritiyor. Buna, tenn değişimlere yol açmaya aday ekonomik kriz ve değişimleri de eklemek lazım. Sadece ABD’de seneda 70 bin’e yakın ilktahsil öğrencisi mekteplarında Çince dersi alıyor arkaık. Sadece ABD’ye hür bir durum değil. Çin hükümetince 66 ülkede kurulan Konfiçyakıl Enstitülerinde milyonlarca dünyalı Çince öğreniyor. 2010 seneında dünya üzerinde yabancı dil olarak Çince öğrenmeye çalışan kişi sayısının 100 milyona ulaşması bekleniyor. Nüfakıl bakımından yakın geleceğin liten Çince görülürken, Hindi/Urdu, İspanyolca ve Arapça’nın da yakın gelecekte İngilizce ile aynı seviyeye geleceği öngörülüyor.
“İnsanoğlu birgün aynı dili konuşacak mı?” sorusu her gündeme geldiğinde dil bilimciler derhal anlatmaya başlar… Eski Ahit’in Tekvin(Genesis) bölümündeki meşhur hikayeyi çok duymuşuzdur bu nedenle. İnsanoğlu Tanrıya ulaşmak dahilin Babil Kulesini inşa etmeye başlar. Tanrı, insanoğlunun bu kendini beğenmişliğine ceza olarak, Hz Adem’den beri aynı dili konuşan insanoğluna birbirini anlamkör cezası verir ve 72 dili uçurumatır. İşte insanoğlu o gün bugündür, Babil’den evvelki o ilk mukaddes dili arıyor. Ya da en azından, tıpkı Babil’den evvelki gibi her kati aynı dili konuştuğu bir dünya düşiyle ıslakıyor. Şüphesiz İngilizce, bir ulusun ya da kültmahsul dilinin bu evrensel dil olma başarısını yakalayıp yakalayamayacağı ile alakali bize mühim bir deney sergiliyor. Hatta, 1930’lu senelarda Charles Kay Ogden, uluslararası iletişim dili olacağı iddiasıyla “Basic English” denen dil oluşturur. Basitleştirilmiş bu dilin, dünya hükümetinin resmi dili olacağı öngörülüyordu. Hatta İkinci Dünya Savaşı nihayetrası Birleşmiş Milletler’e de öneri edildi ancak, BM azaleri bu önerii reddetti.
Bunun tarafında asırlardır, birçok kişi de, insanlığın evrensel dili olabileceği iddiasıyla, suni diller üretiyor. Bunların sayısı 700’ü geçmiş durumda. Bunlardan hususilikle Esperanto (Umudun Dili), yaygınlık kazanmayı başardı.
Gülün adı var devleti yok
Yahudi kökenli Polonyalı bir göz doktoru olan L. L. Zamenhof’un 1887 seneında 28 ıslakındayken yayımladığı kitapla bu suni dilin hikayesi başladı. Zamenhof’un kitabını, Esperanto dilinde “Doktoro Esperanto Ümidin Doktoru)” müstear ismiyle yazması sebebiyle dil bu biçimde anılıyor. Cermen, Latin ve Yunan kökenli dillerdeki kelimelerden türetilen bu dilin sade birkaç dilbilgisi kaideı ve ovaldığı gibi okunan bir abecesi var.
“Esperanto estas la moderna, kultura lingvo por la internacia mondo. Simpla, fleksebla, praktika, solvo dela soruno de universala interkompreno…” Sanırım her hangi bir Batı dili bilen herkes bu Esperanto bütünceyi anlamıştır. Henüz hiçbir devlet resmi olarak bu dili tanımış değil. Tabi, ‘Gül Adası Cumhuryeti’ni saymazsak. Bir grup Esperantist, Adriyatik Denizinde İtalya’nın 11 km açığında kurdukları suni adada, 24 Haziran 1968 günü “Respubliko de la Insulo de la Rozoj (Gül Adası Cumhuriyeti)” adlı devleti duyuru ettiler. Bu suni devletin resmi dili de en az kendisi kadar suni olan Esperantoydu. İtalya hükümetinin bu mikro devlete tepkisi yapmacık olmadı. Donamma bombalarıyla suni devlet Adriyatik’in dibine gönderildi.
Bugün dünyanın bütün önde gelen ülkelerinde ya da dillerinde Esperanto kurslar var. Dünyada 2 milyon kişi bu suni dili değişik seviyelerde konuşabiliyor. Artık anne dili Esperanto olan binlerce kişi de var aramızda. Şüphesiz anne dili Esperanto olanların en meşhursü George Soros. Macar Yahudisi olan babası bir Esperantist idi ve büyüdüğü evde Esperanto dili konuşuluyordu. Kendisi büyüyünce yabancı dil olarak “paranın dilini” öğrendi.
Bu dilde ovalmış ya da basılmış 25 binden çok kitap var. Konuşanların tekrarlde eğitim ve gelir seviyesi yüksek kentliler olması sebebiyle dünyadaki birçok turizm dairesi ya da acentesi, emlak şirketi, Esperanto broşürler de yayınlıyor. Google arkör motoru Esperanto dilindeki web sitelerinde de arkör yaparken Wikipedia’nın Esperanto dili versiyonu da var. Esperantistlerin, esas körcı, yeryüzünde uluslarası iletişime imkan veren ortak dil olmak. Bu nedenle, “anadil değil, yaygın yabancı dil olduklarını” ısrarla vurguluyorlar.
Aslında Avrupa’daki ilk suni dil Esperanto değil. Comeniakıl devrimi Avrupa’sında 17’nci asırda uluslararası suni dil arayışı da başladı. Sir Francis Bacon, Çince karakterlere dayanan bir dil buluş etmeye çalıştı. 1629 seneında ise aydınlanmanın büyük filozofu Decartes, kavram ve kelimeleri rakamlarla anlatan bir dil buluş etti. Sonra bu yönde arka arda girişimler oldu ancak hiçbiri başarılı olamadı. Bacon’dan günümüze kadar yüzlerce dil buluş edildi. Uluslarası mal, balaka ve insan sirkülasyonunun kendinden evvelki turlara göre olağanüstü bir hıza ulaştığı 19’ncu asırda ise bu konuda adeta patlkör ıslakandı. Bopal, Spelin, Balta, Dil, Veltparl, Orba, Langue Bleue, Idiom Neutral, Novial, Ido, Neo, Loglan, interglossa, Monling ve daha nicesi çok çok yayılmadan sahipleri ile birlikte tarihin karanlığına gömülmüş suni diller…
Esperanto dışında Avrupa’nın en meşhur suni dili ise Volapük oldu. İsmini, “world (dünya)” ve “speak (konuşma)” kelimelerinin karışımından alan Volapük dili, 1880’li senelarda Monsignor Schleyer tarafından buluş edildi. Kelimelerinin köklerinin çoğu Latin ve Cermen dillerindendi.
Avrupa suni diller açısından elbette verimli br kaynak oldu kör dünyadaki ilk suni dil, Avrupa’da ortaya çıkmamıştı. Tarihin ilk kapsamlı suni dili bilmeyenlerinizi oldukça şaşırtacak bir yerde, Osmanlı’da oluşturuldu. Osmanlının mirasçıları, başka birçok Osmanlı hazinesi gibi bunu da Batılılardan öğrenecekti.
Tarihin ilk suni dili Baleybelen
19’ncu asırın başlarında bir Fransız bbilim adamı, Halep’te bulduğu el yazması kitaptan hiçbir şey anlamaz. Ne olduğunu anlamak dahilin bir bölümünün kopyasını o dönemde Avusturya imparatorluğunun İstanbul büyükelçiliğinde görevli tarihçi Joseph Von Hammer’a gönderir. Ancak o da anlamaz ve dönemin doğu dilleri üzerindeki çalışmalarıyla tanınan meşhur linguistik uzmanı Fransız Silvestre de Sacy’e gönderir. Gazeteci oğlunun adı “Ustazade” olacak kadar doğu kültürüne vakıf olan Sacy, bu gizemli kitap hakkında ilk ovasını yazdığında 8 sene geçmiştir. Ancak ona göre bu eser, “kayıp bir ulusin ya da Kabalistlerin dilinde” ovalmıştı. Bu kitabın dilinin ve kim tarafından ovaldığının gizrının çözülmesi nerdeyse 150 sene sürdü. Kitap, bir Osmanlı mutasavvıfı olan Muhyi-i Gülşeni’ye aitti ve müellifince “Baleybelen” adı verilen suni bir dilde ovalmıştı.

1528 senesinde Edirne’de doğan ve tam adı Muhammed bin Fethullah bin Ebu Talip el Edirnevi olan Muhyi-i Gülşeni, Edirne’deki Üçşerefeli ve Bayezid medreselerinde başladığı eğitimini, İstanbul’da Sahn-ı Seman’da Ebussuud Efendinin öğrencisi olarak tamamlar. Ömrünün art kalan kısmını Defterdar kardeşinin tarafında geçirdiği Kahire’de Halveti tarikatının şeyhlerinden Diyarbekirli İbrahim Gülşeni hazretlerinin yoluna intisap ettiği dahilin Muhyi-i Gülşeni adıyla biliniyor.
Baleybelen (Dilsizlere dil veren) adlı bu dile ait tam 10 bin kelimeden oluşan bir de lügat hazırlamayı başaran Muhyi-i Gülşeni, “hem Batı hem de Doğu medeniyetlerinde uzun senelar süren ‘ilk ve ilahî dili’ yeniden inşa etme çabalarına ilişkin ilk pratik deneynin sahibi” olarak itiraf edeyim beni hayretler dahilinde bırakıyor. Gülşeni, Sultan Üçüncü Murat döneminde Baleybelen dilini yapmaya başladığında daha Doktoro Esperanto’nun doğmasına 300 sene var.
Kendisini “zebân-zede-i ebkemân” (dilsizlere dil veren)” olarak takdim eden Muhyi, bu ifadenin kurguladığı dildeki karşılığı olan Baleybelen ifadesini kullanır. İtaltaraf dil bbilim uzmanı Alessandro Bausani, 1974 seneında Baleybelen’i tarihin ilk yapma dili duyuru etti.
Ben, hususilikle iki isme de hayranlığımı minnettarlığımı kayda geçirmek istiyorum. Birincisi Baleybelen ve müellifini 1 Şubat 1966 tarihinde ilk kez 20’nci asırın en önyargılı entelicansiyasına “İlk Milletlerarası Dili Bir Türk buluş etmişti” başlıklı ovasıyla tanıtan Mithat Sertoğlu( Hayat Tarih Mecmuası, Yıl 2, Sayı 1); başkai, tam 5 sene iğne ile kuyu kazar gibi işarak hazırladığı 752 sayfalık “Bâleybelen � İlk yapma dil” adlı bilimsel çalışmayı 2005 seneında yayınlataraf (Klasik Yayınları) kıymetli büyükdemisyen Mustafa Koç. Konuya alaka duymuyorsanız bile gizf çocuğunuz belki bir gün sorar diye kütüphanenize katmanız gereken bu ilk bilimsel Baleybelen çalışmasında Koç, Muhyî’nin oluşturduğu dil hakkında şunları dile getirdiğini aktarır: “Öyle bağımsız bir dil oluşturdum ki böylesini ademoğlu yapmadı. Türkçe ve Farsça’yı bu dile aktardım, Arapça’nın dizilişini kullanarak bu yapıyı sağlamlaştırdım”.

Bâleybelen’de, Arapça’da bulunan tensiye, müennes, kaide dışı çokluk biçimleri gibi yapılara yer verilmez. Kelime köklerini ilhamla ya da başka dillerden yaptığı alıntılarla belirler. “Bâleybelen’in söz dizimi Arapça’dan, kelime gruplarında Farsça’dan, tekrarl yapı bilgisinde Türkçe ve Farsça’dan uçurumarlanılmış. Ural-Altay, Hint-Avrupa ve Sami dilleri ayıklanarak Bâleybelen oluşturulmuş.” Bir sufi olan Gülşeni’nin bu çalışmasında amaçsi ise, Hakikatin batıni ilmini avamın nazarına vermeden konuşabilmeye imkan verecek bir “şifre dil” oluşturmak. Ömrü boyunca 200 eser daha yazan Muhyi Gülşeni 1605 senesinde vefat eder. Baleybelen dili de, keşfedilmeyi bekleyen kimbilir daha nice hazineler gibi yüz senelık karanlığımıza gömülür.
Bir Amerikalı büyükdemisyen artdaşım, “tarihin iki numara ahmakları bir sosyo-politik düzene ‘tarihin nihayetu’ diyenlerdir” demişti. Ona göre bir numara ahmaklar ise iki numaradakilere inananlardı. Dilin hikayesi insan soyunun hikayesidir. İnsanlık olarak ‘mukaddes ortak dili’ arayışımızın tarihi belki de… Onu bulunca yeryüzü cennet mi olacak yoksa ancak cenette mi bulacağız bilinmez kör kendi adıma, bu dünyada dilin tarihinin İngilizce ile bitmeyeceğine inanıyorum. Yeryüzünün neresinde olursa bir ‘vay natçı’ görünce dahilten dahile sempati duyuşum bundan…
