İngilizce , İngilizce ,Eğitimin Türkiyede ki Geçmişi ve durumu...

İngilizce , İngilizce Eğitimin Türkiyede ki Geçmişi ve durumu

İngilizce, İngilizce Eğitimin Türkiye deki Mazisi

1 –   İngilizce Özel ders ( Bireysel – İngilizce Özel ders )
2 –   İngilizce Özel ders – 4 kişilik gruplarla yapılan  İngilizce Özel ders )     

İngilizce Eğitimin Türkiyedeki Geçmişini araştıran bu makalede İngilizcenin Türkiye’de nası geliştiğini ve İngilizce Eğitimin Türkiyedeki Geçmişini   anlayabilirsiniz. İngilizce Eğitimin Türkiyedeki Geçmişini anlatan makalede dramatik gelişmelere tanık olacaksınız.

 

İngilizce Eğitimde Kalite,Eğitimde Güvence

1945-50 ARASI DÖNEM

 “Truman Doktrini” Sovyet tehditleri karşısında Türkiye’nin o devirlerde fiili olarak garantisi olmuştur. ABD’nin bu siyasi ve askeri  davranışının etkisiyle iç siyasi yapısında da önemli değişimler meydana gelmiş  ve dışa açılma eğilimleri başlamıştır. Türkiye’nin savaştan sonra Batı dünyasına girmesi, ülke içinde yeni liberal bir politikanın uygulanmasına ve sosyal seçim görüşlerinde  değişimlere yol açtı. Savaş Türk toplumu içinde öylesine çeşitli sınıf ve gruplar geliştirmiş ve ortaya çıkarmıştı ki, bunların tamamını bir parti içinde ve Atatürk’ün otoriter iktidarı altında tutmak imkansızdı Ayrıca devletin denetimini artırmak için oluşturduğu memur kesiminin sayısında bir yükselme meydana gelmiş ve politik bir kadronun tabanını da oluşturmuştur. Ayrıca okuryazar oranı %30’ların üstüne çıktı ve Türkiye’de sanayici, tüccar ve finans çevreleri bir elit tabaka meydana getirmeye başladı. Üretim kesimi arttı, işçi ve çalışan kesim yavaş yavaş bir güç odağı haline geldi. Özel mülkiyet kavramında ve uygulamalarında görüşler daha liberalleşti, üniversite ve basın gruplarının istek ve görüşleri daha fazla gündeme geldi.Bütün bu gelişmeler sonucunda Türkiye’de yeni yeni partiler kuruldu ve çok partili demokratik hayata geçildi. Cumhuriyet Halk Partisinden kopan ve daha çok demokrasi ve liberalizm isteyen dört kişi (Celal Bayar, Fuat Köprülü, Adnan Menderes ve Refik Koraltan) 7 Ocak 1946’da Demokrat Partiyi kurdular. Demokrat Parti eğitim ve öğretimde de yeni bir anlayış getirmiş, demokratik eğitim ve dini eğitimin etkinlik kazanmasında etkili bir parti programı Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1918–1980), Türk Tarih Kurumu, Ankara 1988, s. 517 – 518. 15Stanford Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, II. Cilt, Çeviren: Mehmet Harmancı, İstanbul 1983, s. 473 – 474. 11 ortaya koymuştur. Demokrat Parti’nin parti programında bu arzu ve amaçları net bir biçimde  görülür;16

Madde 34- Maarif sistemimizde milli eğitim ve öğretim vahdeti prensibine taraftarız.

Madde 35- Umumi ve Mesleki Eğitim ve öğretim yurt ihtiyacını karşılayacak umumi bir plana göre düzenlenmeli ve gelecek nesillerin yalnız ilim ve teknik bilgi ile değil, milli ve insani bütün manevi kıymetlerle de donanımına  çalışılmalıdır. Demokrat Parti’nin yanında 1945’ten sonra kurulan siyasi partilerin birçoğunda eğitim konusunda daha liberal istekler gündeme gelmiştir. 20 Temmuz 1948’de kurulan milli ve muhafazakâr fikir tezlerini ileri süren Millet Partisi parti programında eğitim sistemini eleştirerek din öğretiminin daha fazla olmasını talep etmiştir;

Madde 12- …Parti, ilk ve orta eğitimde din dersleri ilave edilmesini ve üniversitelerde İlahiyat Fakültelerinin oluşturulmasını uygun görür. Fakat din derslerine iştirak, öğrencilerin reşit oluncaya kadar ailesinin irade ve ihtiyacına tabidir. Demokratik yaşamın başlamasıyla liberalizm, politika, çok partili alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da istekler arttı. Bu istekler CHP’nin de programlarına ve uygulamalarına da yansımıştır. 10.06.1948 tarihinde kurulan II. Hasan Saka Hükümeti mecliste Hükümet programını okurken bunu Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu ifade etmiştir; “Yurdumuz medeniyet ve refah yolunda ilerlemesini halk iradesine dayanan bir idarenin devamında görüyoruz. Bunun için kanunlarda, sosyal ve politik hayatta olduğu gibi her derecedeki okullarımızda demokratik terbiyenin yerleşmesine  önem  vereceğiz.”17

Bu gelişmeler içinde III. Milli Eğitim Şûrası 2 – 12 Aralık1946 tarihleri arasında Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer başkanlığında yapılmıştır. III. Maarif Şûrası teknik eğitim ve 16 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler (1859 – 1952), İ. Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi, İstanbul 1952, s. 666 – 667. 17 Selçuk Kantarcıoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Hükümet Programında Kültür, Ankara 1998, s. 44. 12 öğretimin gelişmesinin hızlandığı ve çok partili bir demokratik siyasi yaşamın başladığı dönemde yapılmıştır. Özellikle 2. Dünya Savaşı başta askeri sanayi olmak üzere birçok sanayi kolları oluşturmuş, bu da önemli bir işgücü ihtiyacını doğurmuştur. Türk toplumu için de ticari faaliyetlerin çoğalması, sermaye birikiminin artması, sanayileşmenin gelişmesiyle, teknik faaliyetleri yürütecek teknik elemanların yetiştirilmesi gereksinimi doğurmuştur. İş gücü ihtiyacının artması Tanzimat’la birlikte başlayan mesleki ve teknik öğretimin gelişimine de sebep  olmuştur. Sayıları giderek artan mesleki ve teknik okulların daha iyi yapılandırılması, sanayileşmenin gelişmesiyle, teknik faaliyetleri yürütecek teknik elemanların yetiştirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. İşgücü ihtiyacının artması Tanzimat’la birlikte başlayan mesleki ve teknik öğretimin gelişimine de neden  olmuştur. Sayıları giderek artan mesleki ve teknik okulların daha iyi yapılandırılması, faaliyetlerinin belli bir program doğrultusunda yapılması ve artan talebin karşılanması amacıyla mesleki ve teknik okulların program, müfredat ve faaliyetlerinin görüşüldüğü Üçüncü Milli Eğitim Şurası önemli kararlar almış ve kararlar ilgili mevzuata göre Bakanlığa iletilmiştir. Eğitim Enstitülerine giriş koşulları da yine şurada alınan karar gereğince değiştirilmiş ve Yabancı Dil öğretmenlerinin ilgili Yüksek Öğretmen Okullarında artırılarak özellikle orta derecedeki okulların ihtiyaçları göz önüne alınmıştır. İkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra Türk eğitimindeki gelişmelerden birisi de 1946 yılında 4936 sayılı üniversiteler kanunu çıkarılarak yeni bir düzenlemeye gidilmiştir.

İngilizce , İngilizce ,Eğitimin Türkiyedeki GeçmişiBu düzenlemenin temel ilkeleri şunlardır:

1. Üniversitelere özerklik ve tüzel kişilik tekrar verilmiştir.

2. Üniversitelerin görevleri kanunda ayrıntılı olarak gösterilmiştir:

a. Öğrencileri bilim anlayışı kuvvetli, sağlam düşünceli aydınlar, Türk devriminin ilkelerine bağlı, milli karakter sahibi vatandaşlar olarak yetiştirmek, çeşitli mesleklere iyi elemanlar sağlamak,

b. Ülke sorunlarına öncelik veren bilimsel araştırmalar yapmak, Said Dinç, Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tarihimizde III.Milli Eğitim Şûrası ve Uygulamaları (2–10 Aralık 1946), Ankara 2008, s. 25. Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan Günümüze), Pegem Yayıncılık, Ankara 2008, s. 225.

c. Resmi makamlarla işbirliği halinde ülkenin gelişmesine katkıda bulunmak

d. Araştırma ve inceleme sonuçlarını yayınlamak, doktora yaptırmak,

e. Toplumun genel düzeyini yükseltici bilimsel verileri yaymak,

3. Bu kanunla birlikte 1946’dan sonra KTÜ, Ege Üniversitesi, ODTÜ ve Atatürk Üniversitesi kurulmuştur. Genel olarak ele alındığında 1945’ten sonra Türk Milli Eğitiminin odak noktasını teknik eğitim oluşturmaktadır. Zira bu da uzun yıllar süren II. Dünya Savaşı’nın getirdiği bir zorunluluk olan teknik eleman ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Teknik eğitim verilirken yabancı dil öğretiminin de beraberinde öğrencilere kazandırılması ve yabancı dil bilen nitelikli eleman sayısını arttırmak o dönemde düşünülen amaçlardan birisidir.

a. Türkiye ve Batı Dünyası Arasındaki İlişkiler ve İngilizce Öğretiminin Önem Kazanması Müttefiklerin, Nazi Almanya’sını yenerek II. Dünya Savaşı’ndan galip ayrılması yeni bir dünya düzeninin habercisiydi. Bu tarihten sonra ortaya çıkan Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği, politik ve ekonomik anlamda söz sahibi olan iki süper güçtü. Sovyetler Birliği’nin orantısız büyümesi ve yayılmacı politikalarla Boğazlardan üs istemesi, Kars ve Ardahan’ı talep etmesi Türkiye’yi Batı ve özellikle Amerika ile iyi ilişkiler kurmaya yöneltti. Sovyetler Birliği’nin bu saldırgan tavrı, Batı’da karşılığını buldu ve Amerika 1947 yılında dönemin başkanının adını taşıyan “Truman Doktrini”ni yayınladı ve hemen arkasından Türkiye’ye “Marshall” planı kapsamında ekonomik yardımda bulundu. Karşılıklı ilişkiler neticesinde oluşan iyimser hava, Türkiye’nin çizgisinin Batı dünyasına kaymasını sağladı.

II. Dünya Savaşı’nın bitimine doğru bütün dünyada demokrasi yönünde gelişmeler görülüyordu. Türkiye’nin uzun süre siyesi hayatını şekillendiren tek partili yönetimden uzaklaşıp çok partili hayata geçmesi demokratik blokta yer alma hevesini yansıtmaktaydı. Türkiye’nin demokratik yaşamı güçlendirme girişimlerinin  Sina Akşin, Çağdaş Türkiye 1908‐1980, Cem Yayınevi, İstanbul 2005, s. 211. yanı sıra Kore’ye asker göndermeyi kabul eden ülkeler arasında yer alması, 18 Şubat 1952’de NATO (North Atlantic Treaty Organization)’ya kabul edilmesini sağladı. Batı toplumunu dış dünyaya açan hâkim bir dili vardı. Bu dil Anglo-Sakson birliğinin somut dışa vurumu olan İngilizcedir. İngilizce, XX. yüzyılda neredeyse Batı medeniyetinin resmi dili şekline gelmiştir. Modern İngilizce, anadili farklı olan insanların konuştuğu ilk “küresel ortak dil” ya da Lingua Franca olarak pek çok insan tarafından konuşulmaktadır. İngilizce iletişim, havacılık, eğlence, radyo ve diplomasi sahalarında  egemen uluslararası yardımcı dil konumuna yükseldi. İngilizce bilim ve teknoloji dili olarak hızla yayılıyordu. Uluslararası ticarette İngilizce en çok kullanılan dil haline geldi. İngiltere’nin dünyanın çeşitli yerlerindeki sömürgeleri aracılığıyla 18. ve 19. yüzyıllarda İngilizceyi dünyaya yayması ve ABD’nin 2. Dünya Savaşı sonrası süper güç haline gelmesi dünyada İngilizceye olan alakayı çoğalttı. Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD ile olan ilişkilerini arttırması, stratejik işbirliğine girmesi Türkiye’deki İngilizceye olan yönelişin hızlanmasına yardımcı oldu. Bu koşullar  altında 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’de en çok tercih edilen yabancı dilin İngilizce olduğu görülmektedir Siyasi ve ekonomik olarak yüzünü Batı’ya dönmüş olan ve sağlam, güvenilir müttefik arayan Türkiye Cumhuriyeti kültürel alanda da Batı medeniyetinin etkisini hissetmekteydi. Bu medeniyetin dilini bilmek lazım geldiği yetkililer tarafından kısa zamanda fark edildi. Bu, sadece Türkiye’de gözlenen bir durum değildi şüphesiz; tüm dünyada gözlenen bir durumdu.

Toplum hayatında da diğer alanlarda girişilen değişimlere paralel olarak dönüşümler yaşanmaktaydı. Halk, günlük hayatta İngilizce kelimelerin ve tabirlerin kullanımına maruz kalmaktaydı. İngilizce kelimeler radyoda, televizyonda, arkadaş söyleşilerinde  ve siyasi demeçlerde çok sık duyulmaktaydı. Gençler için konuşma aralarında İngilizce sözcükler ve tabirler kullanmak moda haline gelmişti. Aileler

Leave a Comment