İNGİLİZCE, 4 + 4 + 4 İLKÖĞRETİM İNGİLİZCE    SİSTEMİ HAKKINDA BİLGİ 

İngilizce, 4 + 4 + 4 İlköğretim İngilizce Sistemi Nedir

1 –   İngilizce Özel ders ( Bireysel – İngilizce Özel ders )
2 –   İngilizce Özel ders – 4 kişilik gruplarla yapılan  İngilizce Özel ders )

Bir İngilizce eğitim sitesi olarak   İngilizce, 4 + 4 + 4 İlköğretim İngilizce sistemine ve ilköğretim öğrencilerine İngilizce  dersler  veren bir hoca olarak İngilizce, 4 + 4 + 4 İlköğretim İngilizce sisteminede  yapılan İngilizce, 4 + 4 + 4 İlköğretim İngilizce sistemine ilgi duymam kaçınılmaz. Bu nedenle TRT 1 de Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ile   İngilizce, 4 + 4 + 4 İlköğretim İngilizce sistemi için yapılan bu söyleyişi getirilen  yeni sistem İngilizce, 4 + 4 + 4 İlköğretim İngilizce sistemi hakkında verilen bilgilerin veliler tarafından  açık ve net bir şekilde öğrenilebilmesi için sitemize aldım . Saygılar.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer TRT’de katıldığı programda soruları yanıtladı.  İngilizce, 4 + 4 + 4 İlköğretim İngilizce sistemi ile ilgili soruları yanıtlayan Dinçer, eş durumu özür atamaları ve öğretmen atamaları ile ilgili sorulara ve İngilizce, 4 + 4 + 4 İlköğretim İngilizce sistemi için cevap verdi.

Bakan Dinçer, TRT 1 ’de ‘Politik Açılım’ Programına Katıldı.

DERYA SAZAK- İyi Pazarlar değerli izleyiciler.

“Politik Açılım”da bugün önemli bir konuğumuz var, Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer bizlerle.

Hoş geldiniz Sayın Bakan.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.

DERYA SAZAK- Milli Eğitim Bakanı bugünlerde Mecliste süregelen bir tartışmaların odağındaki isim. 4 artı 4 artı 4 diye geçen 12 yıl zorunlu eğitim projesiyle ilgili pek çok tartışma süregeliyor. Biz bugün programımızı bu yeni eğitim sistemine ayırdık. Fuat Keyman, Mustafa Erdoğan ve Fehmi Koruyla birlikte Sayın Bakana sorular yönelteceğiz, sizlerden gelen soruları da aktaracağız; onun için her zamanki gibi bize internet üzerinden ulaşabilirsiniz.

Sayın Dinçer, bu 8 yıllık kesintisiz eğitim neden 12 yıla çıkartılıyor? Bu arada pek çok tartışma komisyonda sürüyor, Ana Muhalefetin, Meclis’teki muhalefetin bir hayli tepkisi var. Siz isterseniz bize ana hatlarıyla getirilen modeli biraz açıklar mısınız? Çünkü daha çok 28 Şubat süreci bağlamında, imam hatipler bağlamında sorun tartışılıyor. Bu arada bazı teklifin değişen yönleri oldu ama, işte çocuk gelinler, çocuk işçiler, yani bu eğitim yaşının, daha doğrusu 4 artı 4’le 8 yılın kesintiye uğraması halinde ortaya çıkacak pek çok sakınca birtakım sivil toplum kuruluşları, eğitim kuruluşlarınca dile getirildi, ama bir kısmı da zaten sizin açıklamalarınızla ve komisyondaki çalışmalarla değişti. Siz isterseniz bu ihtiyaç neden doğdu? 12 yıl zorunlu eğitime ne şekilde çıkılacak? Arada bu kademelendirmeler nasıl olacak? 8 yıldan vaz mı geçiliyor? Bunlarla başlayalım efendim, buyurunuz.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Belki en son sorduğunuz sorudan hareketle bir şeyin altını çizerek söylemek istiyorum; bir kere 8 yıllık zorunlu eğitimden vazgeçilmediği gibi, zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılıyor, bir kere bunu çok belirgin bir şekilde söylemeliyiz.

FEHMİ KORU- Zorunlu eğitim ne demek?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Zorunlu eğitim, devletin bu ülkenin vatandaşlarına zorunlu olarak vereceği eğitim demek. Çocuklarımız, okul çağında yaklaşık bugünkü şeyle 6-18 yaş arasındaki çocuklarımız 12 yıl boyunca eğitime tabi tutulacaklar, eğitime gitmeyenlerden idari olarak devlet hesap soracak anlamına gelir; Zorunlu eğitim bu.

DERYA SAZAK- Temel eğitimi zorunlu hale getiriyor

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.

İsterseniz ben bugün sistem nedir, çok kısa özetleyeyim. Ne durumdayız ve dünyayla bizim aramızdaki konum ne? Buna ana hatlarıyla bakalım, o zaman ihtiyaç ortaya çıkacak demektir.

Bir kere bugün Türkiye’de okul öncesi eğitim özellikle son yıllarda alınan tedbirle çok başarılı bir şekilde yürütülüyor. İu anda zorunlu olmadığı halde Milli Eğitim Bakanlığı’nın geliştirdiği stratejiler doğrultusunda yüzde 100 okul öncesi eğitime ulaşmak için çaba sarf ediyoruz. Bunun için de bizim kendimize biçtiğimiz süre 2013 yılı sonu; 2013 yılı sonuna kadar yüzde 100’e ulaşacağız. Geldiğimiz nokta bugün yüzde 67; 5 yaş grubunda yüzde 67’deyiz ve 2002 yılından bu zamana kadar aşağı yukarı yüzde 11 ’lerden yüzde 67’ye kadar çıktık. Bu rakam 2012 yılı rakamını içermiyor, muhtemelen önümüzdeki ay içerisinde 2012 yılının rakamlarını da kamuoyuyla paylaşabileceğiz, tahmin ediyorum bu yüzde 70’i geçmiş olacak.

FEHMİ KORU- Yani anaokulunda okuyan çocuklar mı bunlar?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, okul öncesinde okuyan çocuklarımız bugün 60-72 ay grubundakiler yaklaşık yüzde 70 civarında.

DERYA SAZAK- O bir hazırlık süreci değil mi?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.

Bu niçin önemli? Tüm dünyada eğitim yaşı giderek küçülüyor ve çocuklar mümkün olduğu kadar erken eğitime alınmaya başlıyorlar.

İkincisi; ilköğretim safhası. İlköğretim 8 yıl biliyorsunuz bizde, 8 yıllık zorunlu eğitim ve kesintisiz bir şekilde yürütülüyor. Dolayısıyla daha önceden bildiğimiz ortaokul eğitimi artık bugün ilkokulun bir uzantısı olarak veriliyor. Ve bu süre içerisinde yine çok önemli gelişmeler kaydetti Türkiye, aşağı yukarı bugünlerde okullaşma oranımız yüzde 99’a yakın bir durumda, yüzde 98.41 diye. O da yine 2012 rakamlarına dahil değil.

DERYA SAZAK- 1997’de 8 yıllık eğitime geçildiğinde oran yüzde 84’müş, bugünlerde yüzde 98-99’a gelindi.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, 99’a geliyor. Aslında yüzde 100 dememiz mümkün buna; ancak şöyle bir sorunumuz var: Özellikle yurt dışında yaşayan Türkler çocuklarını Türkiye’de kaydettiriyorlar ve eğitimlerini yurt dışında aldırıyorlar, çünkü beraber yaşadıkları için. Dolayısıyla biz çağ nüfusu belirlerken o çocuklar Türkiye’deymiş gibi tespit ediyoruz, ancak eğitime gelmeleri söz konusu olmadığı için orada oranda da nispeten yaklaşık 1 puanlık filan bir düşme söz konusu. Aşağı yukarı ilköğretimde Türkiye sorunu çözmüş görünüyor.

Üçüncüsü ise orta öğretimdir, bugün lise olarak bildiğimiz eğitim tarzımız. Eğitimde bir zorunluluk yoktur; buna rağmen biz 2016 yılına kadar orta öğretimde eğitimi yüzde 90 seviyesine çıkartmayı planlıyoruz, böyle bir stratejik hedefimiz var. Yani zorunlu olmasa bile zaten biz onu yüzde 90’nın üzerine çıkartmayı planlamıştık. Bugünlerdeki geldiğimiz nokta yüzde 69. 2002

yılında bu yüzde 51 civarındaydı, 69’a geldik, çok büyük ihtimalle de bu yıl o yüzde 69’un üzerini geçecek.

Hatta daha güzel bir gelişmemiz var; o da ilköğretimi bitiren çocukların orta öğretime geçiş oranları. Bu da bizim için kullandığımız ölçülerden birisi. Son 2 yıllık oranlara baktığımızda ilköğretimden orta öğretime geçiş yüzde 85 civarına geldi, yani yüzde 69 genel ortalama iken yüzde 85’e geldi.

Bugün özellikle 4 artı 4 artı 4 tartışılırken Türkiye’nin derslik potansiyeli, öğretmen potansiyeli ve okullaşma oranlarıyla alakalı meseleler gündeme getirilip daha çok kafa karıştırılıyor. Aslında bu söylemi dile getirenlerin pek çoğu Türkiye’nin içinde bulunduğu seviyeyi bence iyi analiz etmeden fikir yürütüyorlar.

Peki niçin değişiklik yapıyoruz?

Birincisi şu: Tüm dünyada…

PROF.DR. FUAT KEYMAN- Oraya geçmeden iki somut soru sorsam, onunla buraya geçseniz.

İimdi sizin de söylediğiniz gibi ben de biraz baktım, AK Partinin bu eğitim bağlamında iki tane önemli başarısı var. Bunlardan bir tanesi; şimdi hakikaten dünya ölçeğinde baktığımız zaman bir çocuğun iyi eğitilmesi için ilköğretimden önceki 2 yıl çok önemli, bir de bu lisenin son yılları, 2 yılı çok önemli. Biz de şöyle bir saptama yapabiliyorduk AK Parti’den önce: Biz bunun ikisini de harcıyoruz, çünkü ilköğretimden önceki 2 yıl yok, son 2 yılı da biz dershanelere parayla harcıyoruz; tamamıyla bir dershane ağırlıklı bir üniversiteye giriş sistemimiz var.

İimdi siz bu 2002-2012 dönemi için işte yüzde 11’lerden yüzde 70’lere çıkartacak derecede bu ilköğretime başlamadan önceki 2 yılda çok büyük reform yaptınız; yani bunu tartışmanın gereği yok, rakam olarak söyleyebiliyoruz.

İkincisi de, biraz evvel söylediğiniz bu 5 artı 3’te, yani ilköğretimin ikinci kademesine geçmede de yüzde 69’lardan 80’lere çıkan bir başarıda bulundunuz.

Böyle bir başarı varken niye 4 artı 4 artı 4’e geçiyoruz? Yani insanların kafasında böyle bir soru var, benim de var esasında. Yani başarılı bir sistem varken, ilköğretime geçerken ki önceki 2 yılı yüzde 100’lere çıkartmak varken niye biz 4 artı 4 artı 4 yapıp bu son 2 yılı bunun içine sokuyoruz? Biraz ona da referansla şey yaparsanız, yani başarıdan niye bir model değişikliğine geçiliyor?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Aslında burada model değişikliği filan yapmıyoruz. Normal şartlarda bugün yapılan tartışma, eğitim sistemini tamamıyla değiştiren bir tartışma değil sadece yapısal bir düzenleme yapılıyor. Bu yapısal düzenlemeye niçin ihtiyaç duyuyorsunuz diye soracak olursanız; az önce Türkiye’nin mevcut yapısını kısaca analiz etmiştim, bir de dünyayı kısaca analiz edeyim, sonra ikisi arasındaki bağı kuracağım ben.

Bir kere dünyadaki genel eğilimlere bir bakmakta bence yarar var.

Bir; dünyadaki genel eğilimlere göre, az önce ifade ettim, okula başlama yaşı öne çekiliyor, mümkün olduğu kadar erken yaşlarda çocukları eğitime alıyorlar.

İki; mesleki eğitim giderek öteleniyor. Niçin? Çünkü meslekler özellikle yabancı dil bilmeyi, bilişim teknolojisini bilmeyi gerektirir hale gelemeye başladı ve bir de çok değişmeye başladı, hata yeni işler anlamında çok orijinal şeyler çıkmaya başladı. Dolayısıyla erken yaşlarda tercihlerde bulunup çocukların geleceklerini olumsuz etkilememek için yapıyorlar.

Üçüncüsü; artık eğitim sadece formel bir eğitim olmaktan çıktı, illa devletin verdiği resmi eğitimlerle yetinilecek bir noktada değiliz.

Dördüncüsü; eğitimde süreçlerden eğitimi nerede, kimden nasıl aldığınızdan daha çok sahip olduğunuz bilgi ve kabiliyetler artık değerlendirilmeye başlandı.

DERYA SAZAK- Eğitimin içeriği ve niteliği.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.

Şimdiye kadar çocukların okulda okumaları, bizzat sınıfa gitmeleri önemliyken, şimdi hala o önemli olmakla birlikte eğer bütün bunların dışında siz bir yerde yine o çocuklarla rekabet edebilecek bilgi ve yeteneklerle donanmışsanız, artık onlar da kabul edilen ve rekabette avantaj olarak değerlendirilebilen bir sonuç doğurmaya başladı.

Tabi buna bağlı olarak da hem hayatın her safhasında eğitim önem kazanmaya, hem de çok çeşitlendirilmiş yöntemlerle eğitim öne çıkmaya başladı; artık açık öğretim, uzaktan eğitim, evde eğitim ve benzeri pek çok yeni kavram var.

Bunların hepsini yan yana koyduğunuzda eğitim sisteminin mutlaka esnekleştirilmesi gerekiyor.

İkincisi; mutlaka artık nerede nasıl aldığınızdan çok sahip olunan kazanımlara göre değerlendirmenin yapıldığı bir sonuç ortaya çıkıyor.

Bütün bunları yan yana koyduğunuzda, bir başka faktörü de yanına değerlendirerek ifade edeceğim, artık dünya eğitim üzerinden rekabet etmeye başladı. Çünkü, bir, bireysel uzmanlık çok önemli, iki, bireysel uzmanlıklar içerisinde rekabette ayakta kalabilecek girişimcilik ve yenilikçilik önemli olmaya başladı. Uzmanınız olsa bile yenilikçi değilseniz olmuyor.

O açıdan bakıldığında, dünya genellikle toplum eğitim seviyesini yükselterek onun içerisinden seçilmiş insanlar üzerine bir rekabet kurmaya başlıyor. Mesela Amerika Birleşik Devletleri son eğitim stratejisini belirlerken hazırlattığı raporlarda şöyle bir öngörü ortaya koyuyor: Bu stratejik plan yılı içerisinde, öngörülen stratejik plan hedefleri içerisinde tüm toplumun yaklaşık yüzde 60’nın üniversite mezunu olduğu bir nitelik tanımlaması yapıyor mesela. Japonya, bütün ülkedeki insanların en az lise mezunu olacakları, hatta hepsinin yüzde 100 üniversitede okullaşacakları bir hedef ortaya koyuyor. Güney Kore çağ nüfusunun yüzde 100 üniversite eğitimi aldığı bir stratejik plan geliştirdi. İimdi Türkiye olarak biz de diyoruz ki, biz toplum olarak genel nüfus içerisinde

ortalamaya baktığımız zaman bizim eğitim süremiz ortalama 6 yıl gibi filan, halbuki dünya şu anda bunun tam 2 misli…

PROF.DR. FUAT KEYMAN- 12 yıl değil mi?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabi, 12 yıl civarında. Öyleyse bizim kesin olarak eğitim süremizi uzatmamız ve zorunlu eğitimi geliştirmemiz gerekiyor dünyayla rekabet edebileceksek. Ve bunun için de eğitimin 12 yıla zorunlu hale getirilmesine kesinlikle ihtiyaç var ve biz bunu yapmak da istiyoruz. Bu birinci veçhesi işin.

PROF.DR. FUAT KEYMAN- Burada uzlaşma var ama değil mi? Yani CHP de 12…

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Eğitimin 12 yıllık zorunlu hale getirilmesinde kimsenin itirazı yok.

PROF.DR. FUAT KEYMAN- İtirazı yok, artık iş o noktaya geldi.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.

DERYA SAZAK- İtiraz orta konular…

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İimdi kademeleştirmeye itiraz var, 4 artı 4 artı şeklinde kademeleştirmeye.

DERYA SAZAK- Orada kopuyor; kopar mı işte 4 artı 4’de?..

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Aslında kopacak iddiası sadece bir varsayım üzerine kurgulandı.

Ben şimdi size söyleyeyim, bakın burada belgelerini getirdim, çok merak ediyorsanız size gösterebilirim, dünyanın hiçbir yerinde 12 yıl süreyle öğrenciyi bir okula aldığınız ve 12 yıl sonra da mezun ettiğiniz bir eğitim sistemi yok. Bu inanılmaz katı bir şey çünkü. Tüm dünya giderek esnekleşiyorken, daha çok bireysel tercihlere ve kabiliyetlere göre sistemini çeşitlendiriyorken, sizin birinci sınıftan ben öğrenciyi alacağım ve 12 yıl sonra da mezun edip ona diploma vereceğim diye bir model oluşturmanız dünyayla aranızdaki mesafeyi kapatmaz, açar.

Ben hatta şunu iddia ediyorum: Türkiye’de şu anda uygulanan 8 yıllık kesintisiz eğitim de çok katı bir sistemdir. Birinci sınıftan alıyoruz, 8 yıl sonra mezun ediyoruz. Dünyada sadece bir veya iki ülke 8 yıllık eğitimi öngörüyor. 205 ülke var elimizdeki istatistiki bilgiler olarak, 205 ülke içerisinde sadece 2 tanesi 8 yıllık eğitimi kesintisiz yapıyor; onu da nasıl uyguladıklarını bilmiyoruz, bilgi temin edemedik o konuda, onun dışındaki bütün ülkeler kesin olarak kademeli eğitim yapıyorlar.

Bakınız, aşağı yukarı 50’den fazla ülke, buradan hemen size söyleyebilirim ben, toplam 195 ülkenin 70’inde eğitim 6 yıl olarak kesintisiz olarak yapılıyor, 19 ülkede 5 yıl kesintisiz yapılıyor, 42’sinde ülkenin 6 artı 3 artı 3, 33’ünde 7 artı 3 artı 3, 19’unda 5 artı 3 artı 4 ve 8’inde de 4 artı 4 artı 4 yapılıyor. Yani…

FEHMİ KORU- Bunlar mekansal farklılıklar değil mi?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bunlar mekansal farklılıklar var. Tabi mekana farklılaştırdığınız zaman kısmen eğitim programlarında da farklılaştırmalar yapıyorsunuz.

İimdi bu açıdan bakıldığında, hem bir tarafıyla eğitimi 12 yıla çıkartmak isteyeceksiniz, hem de bunu kesintisiz yapacağız demiş olmanız hakikaten dünyayla aranızdaki mesafeyi kapatmaz.

PROF.DR. FUAT KEYMAN- İki tane uzlaşma var, yani 12 yıl olması gerekiyor…

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.

PROF.DR. FUAT KEYMAN- 12 yılın da kesintisiz olmaması gerekiyor. Çünkü benim gördüğüm kadarıyla…

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bunda uzlaşma yok, kesintisiz olmamasında uzlaşma yok.

PROF.DR. FUAT KEYMAN- Ama CHP de mesela 8 artı 4 diyor. Mesela 6 artı, şu sizin şey yaptığınızda çoğunluktan gidersek, bizimki mesela 6 artı 2 artı 4 olabilir, çünkü yüzde 70 küsur ülke şey.

DERYA SAZAK- Peki Sayın Bakan, sizin kademe olarak ikinci 4 yılda düşündüğünüz şey nedir? Yani orada bir yandan düz liseler, bir de yetmiyor işte üniversite nitelikli bir gençlik yetişsin istiyorsunuz, bir yandan eğitimin ilk 8 yılı ne kadar erken başlarsa ve fırsat eşitliği açısından herkesi donamlı yetiştirmek önemli. Orada niye arayı açıp da başka liseler ya da başka ortaokullar devreye koymak istiyorsunuz; ki bunun da herkesin kafasındaki mesele imam hatip liselerinin orta kısmına yol vermek. Bu da mümkün olabilir, yani bu da savunulabilir. Ama bu şeyi banttan ya da ana raydan Türkiye’yi çıkarmamalı ya da illa dindar kuşak yetiştiriyoruz derken ya da bunu isterken acaba o hani dünyayla yarışan nitelik konusu, teknoloji kullanımı; bunu ortaokulda da böyle yapmak varken niçin, imam hatipler zaten lisede okuyorlar, onu niye ortaokula tekrar çekmeye çalışıyorsunuz? Bunun bir şeyi nedir, yani gerekçesi, politikası sizin açınızdan?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İimdi şöyle: Bir kere her şeyden önce bizim 4 artı 4 artı 4 yapmakla alakalı temel yaklaşımımızda sizin bahsettiğiniz gibi ikinci 4’ten itibaren mesleki seçimlerin yapıldığı bir uygulama olmayacak. İimdi normal şartlarda sistemi esnekleştirirken ve genelde demokratik bir yapı oluştururken imam hatipleri bundan yararlanacaklar, o konuda bizim hiçbir şeyimiz yok.

DERYA SAZAK- Onlar da açılacak, çocuklar tercih mi kullanacaklar?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İimdi bakın, iki yaklaşım tarzı birbirinden çok farklı. Eğer siz imam hatip okullarının orta kısmını açayım diye yaklaşıyorsanız, o zaman sistemde az önce benim ifade ettiğime benzer türden başka bir katılığı öngörebilirsiniz, sonuç itibarıyla böyle bir şey doğabilir. Ama ikinci 4’ü çok esnek bir şekilde tasarlarsanız buradan imam hatip okulları da yararlanır, ama buradan herkes yararlanır, sadece imam hatip okulları değil fen liseleri yararlanabilir, sosyal bilgiler liseleri yararlanabilir.

Orada şöyle bir mantık güdüyoruz biz: Bir kere ikinci 4…

FEHMİ KORU- İlk 4 ilkokul oluyor değil mi?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İlk 4 ilkokul. Orada bir kere müfredat değiştireceğiz, orada bir kafa karışıklığı var. Eğitimi bir yaş öne aldığımız için zannediyorlar ki, biz şimdi 5 yaşını doldurmuş 6 yaşından gün almaya başlamış çocuğa mevcut öğretim programını uygulayacağız diye varsayıyor belirli bir kesim. Bu ülkede herkes kadar ve herkesten daha fazla tabii olarak Milli Eğitim Bakanlığı çocukların yaşını, yaşlarına göre pedagojik özelliklerini ve onlara hangi tür eğitimlerin verileceğini bilir ve ona göre de kendini tanzim eder. Dolayısıyla dışarıdan birtakım insanların varsayarak konu üzerinde yorum yapmaları bence çok doğru değil. Bunu yaparken…

DERYA SAZAK- Siz de akademisyensiniz, siz de eğitim dünyasının değil mi içinden?..

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabi, evet.

Bunu yaparken bir de okul öncesi eğitimi bizim kaldıracağımızı varsayıyorlar, tam aksine. Dünyada eğitim yaşı öne alınıyor derken biz durup dururken niçin okul öncesi eğitimi kaldıralım? Okul öncesi eğitimde bu kez 4 yaşını doldurmuş 5 yaşına gelmiş çocuklar için yüzde 100 hedefimiz oluşacak ve biz onu tamamlamaya çalışacağız. Çünkü 5 yaşını doldurup 6 yaşındaki çocuğu ilköğretime almışsanız onu mutlaka okul öncesi eğitimde hazırlamanız gerekir. Bütün bunları bilecek çok şükür Milli Eğitim Bakanlığı’nın birikimi var.

PROF.DR. FUAT KEYMAN- O zaman okul öncesi eğitim 1 yaş önceye mi çekiliyor? Çünkü 2 yıl yapıyorduk şimdi ve siz başarı olarak bunun yüzde 66’lara, yüzde 70’lere çektiniz. Onu şimdi öne aldığımız zaman 1 yaş daha mı önce gidiyor?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 1 yaş daha önce gitmeye başlayacak. Yani yine 2 yıl okul öncesi eğitim olacak bizde, 2 yıl okul öncesi eğitimi aldıktan sonra çocuk, biz orada yine idari hedefler olarak yüzde 100’e ulaşmak için çaba sarf edeceğiz.

PROF.DR. FUAT KEYMAN- Bir alt yapımız var yani orada?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Alt yapımız şu anda bizim var ve çok da iyi durumdayız biz o konuda. Sadece çocuklara ulaşmak için belki birkaç yıllık yeni tedbirler almamız gerekecek.

PROF.DR. FUAT KEYMAN- Peki Sayın Bakanım, biraz evvel söylemiş olduğunuz şeyle ilgili bir sorayım öyle açılalım. Mesela dediniz ki siz bu meslek okullarıyla ilgili, çok doğru, yani artık bugün küreselleşen dünya Türkiye’nin geldiği yerde meslek okullarıyla ilgili de dilden tutun bilgisayar donanımına kadar bir öğrencinin bir şeyi öğrenmesi gerekiyor ki ondan sonra mesleğe gidebilsin. İimdi o zaman bu da 6 yıla kadar gidebiliyor, yani onu hemen ilk 4 yıldan sonra, 4 artı 4 artı 4’te bir öğrencinin o meslek eğitimin alması ilk 4’te mümkün değil, yani o 8 gibi olacak değil mi?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet evet.

PROF.DR. FUAT KEYMAN- O zaman bu meslekleri ayırıyor muyuz? Yani bazı meslekler 4’te karar verecekler; mesela imam hatiplerle ilgili kafa karışıklığı buradan mı geliyor?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, biraz oradan geliyor.

İimdi bakın, ikinci 4’te bizim şu andaki tasarımız şöyle: Tabi bütün bunlar Talim Terbiye Kurulu’nun kararlarıyla filan olacak, biz bunun üzerine yeniden Meclis’imiz şayet bu doğrultuda bir karar verirse biz oturacağız konuyu bu boyutuyla çalışmaya başlayacağız ve idari ve uygulama stratejilerimizi belirleyeceğiz.

İimdi ikinci 4 o zaman şöyle olacak: Tüm dünya ikinci 4’te hangi dersleri veriyor bizim bütün çocuklarımız o dersleri alacaklar, yani matematikti, tarihti, dildi, efendim sosyal bilgilerdi, fen bilgisiydi gibi dersleri alacaklar.

Zaten şu anda yapmakta olduğumuz bir uygulama var; biz aşağı yukarı haftada sanıyorum 20-25 saat civarında ortak ders veriyoruz ikinci 4’te, 4 saat ila 10 saat arasında da seçimlik dersler veriyoruz yanlış hatırlamıyorsam. İimdi biz bu kez bu arada seçimlik dersleri arttıracağız. Diyelim ki işte fen bilgisiyle ilgili, sosyal bilgilerle ilgili, tarihle ilgili, matematikle ilgili, Türkçeyle ilgili, din dersiyle alakalı, güzel sanatlarla veya sporla alakalı ve seçimlik derslerle çocukları önce birtakım dersleri birci yıl bir seçer, ikinci yıl iki seçer, giderek ileriye doğru kendi ilgisine göre, yeteneğine göre, gelişme durumuna göre seçmelilerini arttıracağız. Bu arada şayet çocuk din dersleri ağırlık seçerse veya imam hatip okuluna gitmeye karar verirse o … itibaren din dersleri ağırlık seçer ve imam hatip okulunun orta kısmı gibi eğitimini alabilir; bunun hiçbir mahzuru yoktur. Ve imam hatip okulunun bu vesileyle orta kısmı açılıyor mu diye insan soruyorlar, ben de evet, açılabilir bu sistemde diyorum. Yaklaşım tarzı burada çok önemli.

Birinci yaklaşım tarzımızda biz sadece imam hatip okullarının orta kısmını açıyor diye meseleye bakarsak, o zaman diğer alanlardaki çocuklarımıza haksızlık yapmış oluruz. Biz eğitim sistemini esnekleştiriyoruz. Bu Türkiye’de ister kültürel olarak farklı bir yerde dursun, isterseniz etnik olarak farklı bir yerde dursun, isterseniz dini olarak farklı bir yerde dursun, herkesin kendi istediğine bağlı eğitimi de alabileceği bir demokratikleşmeyi sağladığımızda o zaman niçin imam hatip okulları alamasınlar? Bunu sağlamak da mümkün.

Bu açıdan bakıldığında belki ikiye ayırmak gerekecek.

Bir; çocuklarımızın dünyayla rekabet edebileceği bilgi ve yetenekler neler?

İki; bunun üstüne isteğe bağlı olarak neleri almak istiyor? Bunları belirlediğimizde zannediyorum Türkiye de çok rahatlayacak aslında.

FEHMİ KORU- Yani 4 artı 4 buna göre belirlenecek.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 4 artı 4’ün ikinci 4’ü aslında üçüncü 4’e kısmen destek sağlayacak şekilde belirlenebilecek ve esas esnekliği  orada  oluşturacağız.  Birinci  4 daha  çok  çocuklarımıza  okuma-yazma

yeteneklerini kazandırmak, temel bilgileri vermek, bazı akademik hususiyetleri kazandırmak için tasarladığımız bir alan gibi olacak.

Bakınız, dünyada normal şartlarda; ben bunu sıklıkla söylüyorum ama, hakikatken haklı olduğumu düşünüyorum, İngiltere’de bile kuzey ülkesi olmasına rağmen 60 ayda başlıyorlar eğitime, ondan önce de 2 yıllık okul öncesi eğitim var, Hollanda’da 48. ayda başlıyorlar. Türkiye’de biz 72 ayı üst limit olarak belirledik şimdi, daha önceki dönemde alt limitti, bunun için çocuğun hala yaşının küçük olduğunu iddia ediyorlar. Halbuki 1981 yılında yapılan, şimdi sayısını hatırlayamıyorum, 10’uncu, 11’inci olabilir, tam bilemiyorum, Milli Eğitim İûrası’nda okula başlama çağının 1 yıl öne alınmasıyla ilgili tavsiye kararı var; tam bundan 30 sene önce yapılmış bu tavsiye kararı. O zaman yapamamışlar, çünkü o tavsiye kararı biraz erken olunur; okul öncesi eğitim hiç yok, okullaşma oranı ilköğretimde oldukça düşük seviyede ve yetiştirdiğimiz öğretmen sayısı az. Ama bugün Türkiye bütün bu sorunları aşmış, o zaman niçin çocuklarımızı 1 yıl daha erken eğitmeyelim? Yani bu sorunun cevabını bence Türkiye eski alışkanlıklar üzerinden vermemeli.

DERYA SAZAK- Orada çok fazla tartışma yok ama, asıl bu ikinci 4 yılın o geçişi nasıl olacağı ve o nedenle kız çocuklarının erken yaşta … gelmemesi, bilmem zorunlu yapılıyor bir yandan da liseler, ortaokul ve liseler zorunlu olacak. Orada zaten erkeklerin bir istihdama yönelme, çalışma gibi de sorunları var, sıkıntıları var; yani iki halde de öğrenciyi okuldan eve ya da çalışma hayatına yönlendirmeme. Yani kamu adına da, yani Bakanlığınızın da, tabi bunun mali kaynaklarını birazdan konuşacağız ama, bütün bu zorunlu eğitimi de bir yerde sosyal devletin gereği olarak, fırsat eşitliği, eğitim, sizin finanse etmeniz gerekiyor. Onun kaynakları var mı yok mu, onu soracağız ama, programın ilk yarısına geldik.

Değerli izleyiciler, Politik Açılım’da bugün Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer’i konuk ediyoruz. Hem kız çocuklarının okullaşması, bu 4 artı 4, hem de öğretmenlerle ilgili çok fazla sorular geliyor; bizden ayrılmayın, ikinci bölümde o konulara da gireceğiz.

DERYA SAZAK- Politik Açılım’a devam ediyoruz.

Bugün konuğumuz Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer. Sayın Dinçer’le yeni eğitim sistemini konuşuyoruz, devam edeceğiz, ilk bölümde bir hayli tartışma vardı.

İsterseniz Sayın Bakanım, şimdi bir kamu spotu hazırlanmış bu çocukların okullaşmasıyla ilgili, onu izleyelim daha sonra size dönelim.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı programı mı?

DERYA SAZAK- Evet, sizin.

Buyurun.

DERYA SAZAK- Evet Sayın Bakan, izledik filmi de. Çocuklar, özelikle kızların okuması, okullaşması konusunda bunca emek verildikten sonra tabi bir geriye dönüş olmaması arzu ediliyor. Özellikle bu Anadolu’da daha çok

kırsal kesimlerde, Doğu’da, Güneydoğu’da, Orta Anadolu’da çocukların erken yaşta eve çekilmesi halinde evlendirilecekleri, Güler Sabancı’nın deyimiyle çocuk gelinler yaratılacağı; bir yandan ülkemizde töre sorunları, şiddet, birçok başka faktör de var. Buraya kadar gelinmişken buraya geriye dönülmemesi herhalde bu 12 yılın da en büyük hedefi olmak gerekir diye düşünüyoruz.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İimdi tabi doğrusu bu konuda bizim Hükümetimize çok haksız bir suçlamada bulunuldu, ithamda bulunuldu. Eğitim sistemimin geçmişine ve tarihine bakıldığına görülecek ki, aslında kız çocuklarının okullaşmasıyla ilgili en büyük çabayı ve yine en büyük başarıyı AK Parti hükümetleri gösterdi. 2002 yılında Türkiye’de kız çocuklarımızın okullaşma oranı, cinsiyet oranı daha doğrusu, 100 erkek öğrenci karşısında 85-88 arasındaydı kız öğrenci olarak. Biz o zamandan bu zamana kadar özellikle mesela şartlı nakit transferi uygulamaları yaparak; ki burada da pozitif bir ayrımcılık yaptık kız çocuklarına daha çok ücret ödedik okula gönderilmesi halinde. İşte “Haydi Kızlar Okula” programları vardı biliyorsunuz, ayrıca “Ana-Kız Okuldayız” türü programlar organize edildi ve çok sayıda sivil toplum örgütünün desteği alındı bu konuda. Bugün, yani 2011 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de 100 erkek öğrenci karşısında 100.4 kız öğrencimiz var artık. Biz Türkiye’de ilköğretimde kız çocuklarının okullaşma oranını çözdük gibi görünüyor. Bizim tespitlerimize göre şu anda Türkiye’de okul çağında olup okula devam etmeyen yaklaşık 90 bin çocuk var, bunların 50-52 bini kız, geri kalanı da erkek. Biz bu yıl içerisinde bunların hepsini tek tek gidiyor, aileleriyle görüşüyor ve kazandırmaya çalışıyoruz.

İimdi bu kadar çok yoğun bir çaba sarf eden bir Hükümet bir sistem geliştirecek, siz sadece eğitim kesintili hale gelmesin diye orada kız çocuklarını yahut da mesleki eğitime erken yönlendirme gibi gerçeğe dayalı olmayan bilgiler üzerinden tartışma yapacak. Bence bu haksızlık hakikaten. Biz çocuklarımızın, kız çocuklarımızın özellikle 12 yıl zorunlu eğitime çıkması halinde de yüzde 100’e çıkması için çaba sarf edeceğiz ve onun için uğraşacağız. Dolayısıyla bizim üzerimizden böyle bir şüpheyi doğurmaları zannediyorum çok doğru değil.

DERYA SAZAK- Mustafa Erdoğan.

PROF.DR. MUSTAFA ERDOĞAN- Sayın Bakan, şimdi sizin getirdiğiniz sistem nihayet var olan zorunlu eğitimi, yani zorunluluğunu süresini uzatan bir sistem her ne kadar kademelendirilmiş de olsa. Gerçi anlattığınız sistemde tercihler yoluyla öğrencilerin farklı yönde yönelmelerini mümkün kılacak bir takviye de getirmeyi düşünüyorsunuz. Bunlardan bir tanesi de, mesela çok tartışıldığı için söylüyorum, bu imam hatibe yönlendirmeye imkan verecek dersleri öğrencilerin alabileceği veya başka alana da tabi.

Fakat bence bizim sistemimizdeki problemlerden bir tanesi, bizim sistemimizin çoğulcu olmayışı, yani Tevhidi Tedrisat sistemi olmasıdır. İimdi herkesin devlet okulunda eğitim alacak olması, mesela çocuklarının dini alanda yetişmesini      isteyen      veya      ne      bilmeyim     imam      olmasın,      müftü      olmasını

isteyenlerin de beklentilerini kamu okullarına yönlendiriyor. Halbuki biz daha çoğulcu bir sistemde, yani müfredatını ayrıntılı olarak devletin belirlemediği, fakat şüphesiz belli yeterliliklere sahip olduğuna dair genel standartları belirleyen bir sistem içerisinde kamu okullarının dışında da eğitime imkan veren; bugünkü gibi ticari anlamda özel, fakat müfredat bakımından sivil olmayan okulları kastetmiyorum, sahici anlamda sivil, özel okulların artması ve belki bu imam hatip meselesinin de orada çözmemiz mümkün olur bu sistem içerisinde. Yani neden biz hala şeyde ısrar ediyoruz, öyle alışageldiğimiz için kamu okullarında imam ve hatip yetiştirmeye çalışıyoruz? Halbuki gerçek bir çoğulcu sistem olsa bunu özel kesimde yetiştirmek de mümkün olur ve belki de müfredatını taleplere daha uygun hale getirmemiz mümkün olabilir. Birinci sorum bu.

İkincisi; bu uzun süreli zorunlu eğitim eğer müfredatın bütününde biz sahici bir değişikliğe gitmeyeceksek zorunlu endoktrinasyon özelliğini de muhafaza etmeye devam edecek. Siz Milli Eğitim Bakanlığı’nın amaçları konusunda iyi yönde bir değişiklik yaptınız, fakat sanıyorum Türkiye’de bu konuda daha köklü bir değişikliğe ihtiyaç var. Yani belki bunları anayasa değişikliğinden sonra düşünmemiz gerekecek. Yani eğer biz bu müfredatın yapısını sahiden öğrencileri önceden öngörülen ideolojik hedefler doğrultusunda eğitmek yerine onları dünyayla, hayatla başa çıkabilecekleri bilgi ve becerilerle donatmak, muhakeme gücüyle donatmayı öne çıkaran, yani ideolojiden mümkün olduğunda arandırılmış bir eğitim sistemine geçebilsek o zaman 12 yıl daha fazla olması bile beni kaygılandırmaz. Ama şu durumda ben, yani genel eğilime aykırı olarak zorunlu eğitimin uzamasını zorunlu endoktrinasyonun uzaması olarak görüyorum. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İimdi tabi ideal anlamda sizin söylediklerinizi doğrusu kabul ediyorum ben de. Fakat onu belki şöyle görmek lazım, burada biraz siyasetçi gibi düşünmekten çıkıyorum, belki bir üniversite hocası gibi düşünüyorum: İimdi bir toplumun yönetim sistemi bütündür, yani eğitimiyle, ekonomisiyle, hukuk sistemiyle, sosyal yapısıyla, idari paradigmalarıyla falan batkınızda bir bütündür. Onun içerisinde şayet siz sistemi bir bütün olarak belirli ve ortak zihni formasyona ulaştıramamışsanız, o zaman sistemin parçası sayılabilen herhangi bir alt öğede yapacağınız değişiklik netice vermez, sonuç vermez.

Ne demek istiyorum buradan? Türkiye’nin demokrasisi şayet ideal anlamda sizin söylediğiniz kadar zengin, çeşitlendirilmiş ve içselleştirilmiş bir demokrasiye dönüşürse o bahsettikleriniz de sistemin diğer alt öğelerinde kendini gösterecektir. Bugün biz tabiri caizse mevcut yapı içerisinde olabilecek esnekleştirmeler üzerinden eğitim sistemini etkili kılmaya çalışıyoruz. Bu bahsettiğiniz mekanizmaların çoğunu belki sağlayamamış olsa bile mevcut katılıkların kırılması bile Türkiye’de bir tarafıyla yine demokratik gelişimi de destekleyecek sonuçlar doğurur benim tahminim. O açıdan bakıldığında, bugün yaptığımız   şey  Türkiye’nin  mevcut  demokratik  gelişimine  paralel   bir  değişim

gibi algılanmalı. Zaman içerisinde uzun vadede Türkiye nereye gider, ne tür bir gelişme gösterir, doğrusu şimdiden onları tahmin etmek zor.

PROF.DR. MUSTAFA ERDOĞAN- Bu şeye somut olarak imam hatiplerin kamu alanından çıkarılması önerisi konusunda; yani bu Türkiye’nin devlet politikası mıdır?

FEHMİ KORU- Kamu alanından çıkartılmasa bile mesela Diyanet İşleri Başkanlığı’nın özel okulları haline dönüştürülebilir imam hatipler.

PROF.DR. MUSTAFA ERDOĞAN- Bu da olabilir belki.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama bakın, şu anda bile yaptığımız tartışmayla imam hatip okullarının orta kısmının açılıp açılması Türkiye’yi bu kadar çok geriyorken, ona benzer daha ileri düzeyde bir tartışmayı bence Türkiye hazmedemez.

PROF.DR. MUSTAFA ERDOĞAN- Mesela yeni bir anayasa yapma arifesindeyken bu konuları da Milli Eğitim Bakanlığı tezekkür etse, bu konuda bir hazırlık yapsa uygun olmaz mı; ne dersiniz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biz o konularda her an konuyla ilgili çalışma yapmaya, tartışmaya, katılmaya hazırız aslında. Türkiye Anayasasını bu anlamda değiştirebilirse, biz de o doğrultuda kendimizi uyarlayacak tedbirleri alma yeteneğini gösteririz zannediyorum.

DERYA SAZAK- Temel yasada zaten bir genel uzlaşma da olması gerekir değil mi? Bu neden AK Parti’nin kendi teklifi olsun ki, ani milyonlarca öğrenciyi ilgilendiriyor. Tabi Hükümetin siyasi sorumluluğu var ama, sizden de mesela Milli Eğitim Bakanlığı tasarı olarak da gelmeli, Hükümet tasarısı olarak da, milletvekillerinin, grup başkanlarının teklifi olarak geldi. Burada Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve muhalefeti de yanınıza daha fazla çekebilirsiniz isterseniz.

PROF.DR. FUAT KEYMAN- Fakat çekmek için şöyle bir, sizin söylediğiniz… Mustafa Erdoğan’ın söylediği bence çok önemliydi, çünkü 4 artı 4 artı 4’e geçeceksek bunun bir felsefesi olması lazım. Orada ben size hak veriyorum, yani bu demokratikleşme içinde yönetimin bütünlüğü içinde 4 artı 4 artı 4’ün o eğitimin daha iyi olmasıyla ilgili bir katkısı var.

Fakat bir de bunun iç niteliği var. Şimdi mesela İbrahim Betil benim
önem verdiğim eğitimcilerden biridir, onun, işte OECD raporları var. Yani
Türkiye esasında bir taraftan son dönemlerde eğitimle ilgili performansı ileriye
gidiyor ama, genel, dünya standartlarına baktığımız zaman belli sorunlarımız da
var. Yani bu demokratikleşmenin yanı sıra 4 artı 4 artı 4 bize eğitim
sıralamasında    ileriye     gitmemiz,     dershanelerden    bizim     kurtulmamız,

çocuklarımızı daha iyi yetiştirmemiz; çünkü eğer biz demokratik bir sistem kursak bile onun altında eğer bir iyi bir demokratik vatandaşımız yok ise, ki bu aralarda da işte böyle modern eğitimli, dindar yahut da modern eğitim, o tür tartışmalar da var. Yani bunun alt yapısını biz insan kaynağı olarak iyi yetiştirmezsek o zaman tam bir boşluk olacaktır, yani demokrasi isteyeceğiz, fakat alttan gelen kişi onu götüremeyebilecek.

şimdi 4 art 4 artı 4 nereye kadar bu çocuğumuzun eğitimine katkı verecek? Yani benim şeyim o.

FEHMİ KORU- Bu tartışmanın temelinde yine imam hatip okulları yatıyor. Şimdi bu öngördüğünüz sistemde anladığım kadarıyla eğitim yaşını 1 yıl erkene çekiyorsunuz, onun öncesinde zaten yüzde 70 okullaşma oranı olan bir eğitim öncesi eğitim var, bu arada 4 yıl ilkokul düzeyinde bir eğitim veriyorsunuz, sonra seçmeli derslerle istenirse din konusunda özel dersler alınabilecek şekilde öğrencileri biraz esnek olarak bu eğitime tabi tutuyorsunuz ama, anladığım kadarıyla bu imam hatip okullarının orta okulu şeklinde de mekansal bir farklılığa da imkan verecek bir düzenleme. İsterseniz önce bunu bir anlatın, yani nasıl olacak bu iş?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi o ikinci 4 şöyle tasarlanıyor: İkinci dört, bir, bağımsız bir ortaokul olarak kurulabilecek.

İki; ikinci 4 yine ilköğretimin devamı gibi oluşturulabilecek, yani şimdiki halde kalacak.

Üç; ikinci 4 lisenin öncesi gibi düşünülebilecek. İşte lisenin öncesi gibi düşünülebilen yapıda imam hatip okullarının orta kısımlarını açmış oluyoruz. Ve böyle bir ortaokulu tercih eden çocuk aslında başlangıçta imam hatip okulu programını öngören dersleri seçmiş kabul edilecek. Öyleyse bu açıdan bakıldığında, ikinci 4’e imam hatip okulundan önce giden çocuklar o dersleri seçtikleri için dini ağırlıklı…

FEHMİ KORU- Ve yeterli sayıda olurlarsa.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabi. Dini ağırlık dersleri tercih etmiş gibi imam hatip okulu programlarını takip edecekler.

Buna niçin ihtiyaç duyuluyor? Belki bu da ayrıca tartışılabilecek bir konu. Bakın, Türkiye’de özellikle son yıllarda sadece lise eğitimi alan imam hatip okulu çocuklarının dini bilgileri çok yetersiz kalmaya başladı ve imamlık yapan insanların doğru dürüst Kur’an-ı Kerim’i okuyamadığı bile şikayet edilir hale geldi yeniden. Bu açıdan bakıldığında, 4 yıllık dini eğitim bir ülkede imam yetiştirmeye yetmiyor. Aslında vatandaşlarımızın önemli bir kısmı imam hatip okullarına çocuklarını imam olsun diye göndermiyor ama. İmam olacakların imam hatip okulundan mezun olma zorunluluğu olduğu için orada da çok ciddi bir yetersizlik var, bunu tamamlamak gerekiyor. İimdi biz mesela sadece imam hatip okulunun orta kısmına bunu tamlayacak program koymayı değil aynı zamanda mesela sadece hafızların gittiği ve gerçekten de imam olmak isteyen çocuklarımızın da eğitim alabilecekleri bölümler açmayı düşünebiliriz, nitekim öyle bir uygulamayı yapıyoruz şu anda. O açıdan bakıldığında, bir tarafıyla da toplumun din adamı ihtiyacını biz yeterli düzeyde karışlamak zorundayız. İşte az önce Mustafa Beyin de ifade ettiği gibi, madem ki devlet bu sorunu üstlenmiş, öyleyse o sorunun çözümünü de karşılamak zorundadır. Üstlenmemiş olsaydı o zaman sorumluluk başkasının olacaktı, ama sorumluluk şu anda bizde.

Ben doğrusu bütün bu konularda çok ön yargılı değilim ve mümkün olduğu kadar bütün çocuklarımıza ihtiyaç duydukları ve istedikleri eğitimi alabilecekleri bir zemini hazırlayalım…

DERYA SAZAK- Seçenekli olsun diyorsunuz.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.

FEHMİ KORU- Ben yalnız bir şey söylemek istiyorum.

İimdi hep bu 4 artı 4 artı 4 konuşuyoruz, işte reformdan bahsediyoruz ama, çok da değişik bir dünyada yaşıyoruz. Geçen haftalarda bu bilgi yarışması programlarından bir tanesinde televizyonda telefonla jokeri var, yani bilemediği soruyu telefonla ulaşılıyor birisine, 30 saniye içerisinde karşı taraftakinin cevaplaması bekleniyor. Öyle bir soruyu sormuşlar, 30 saniye içerisinde gelen cevabın Google’dan elde edilerek verilmiş olabileceği ihtimali … Yani bugün 30 saniyede istediğiniz bilgiye ulaşabileceğiniz bir alt yapı var, internet alt yapısı; bambaşka bir dünya bu. Yani bizim yetiştiğimiz dönemde bizim bilgiye erişimimiz, bizim o bilgiyi edinmemiz ve kendimiz için kullanır hale getirmemiz farklıydı, bugünün dünyasında çok farklı. İimdinin gençlerinin çok daha farklı yetişmesi gerekir diye düşünüyorum. Belik başlangıçta siz söylediniz ama, sanki bu konular üzerinde hiç durulmuyor gibi. Yine üniversite öncesinde işte çocuklarımızı gönderiyoruz dershanelere, bilgiyle yüklenmiyorlar aslında, sadece o sınav sorularına cevap verecek kadar bir ezbere sahip olarak çıkıyorlar. Bu acaba yarının dünyasında bizim gençlerimizi, isterse 12 yıl sürekli eğitim alsın, ister kademeli alsın, dünyayla rekabet edecek halden geri tutacak durumda değil miyiz? Yani sanki daha ileri gitmemiz gerekirken hep aynı şeyin üzerinde dönüyoruz, sadece rakamlar değişiyor, işte felsefesi değişiyor, ama sonucu değişmiyor gibi eğitim sistemimizin.

İngilizce, 4 + 4 + 4 İlköğretim SistemiMİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çok doğru, çok haklı bir şey söylüyorsunuz. Aslında bunu belki Mustafa Beyin az önce temas ettiğiyle konuyla da irtibatlı düşünmek lazım.

Bir kere biz eğitim ile ilgili politikmızla alakalı ve bir de nasıl bir insan yetiştireceğimiz konusuyla alakalı bir durum olarak görmek lazım. Biz o yüzden Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Kanununu yeniden hazırlarken orada Milli Eğitim Bakanlığı’nın amacını 3 nokta üzerinde tespit ettik.

Bir; dünyayla rekabet edebilecek bilgi ve yeteneklerinin kazandırılması diye belirledik.

İki; ulusal beklenti ve ihtiyaçlara cevap verecek bilgi ve yetenekler dedik.

Üç; toplumun değerleri, sosyal sorumluluk, ahlaki değerler ve tarih bilinci üzerine kurgulanmış bir yapı öngördük.

Bu açıdan bakıldığında biz normalde kendi içimizde de paradigmamızı değiştirmeye çalışıyoruz zaten. Ama yine bunu destekleyecek başka bir şey daha yapıyoruz, özellikle bizim Fatih Projemiz bütün çocuklara Türkiyenin herhangi bir yerinde, yani en ücra köşesindeki bir ilköğretim okulumuzda veya Ankaranın en merkezindeki okulda da aynı fırsatları veren bir içerik taşıyor.

DERYA SAZAK- Bilgisayar donanımı, o tabletler.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bütün okullarımızda, düşünün, ana sınıflara dahil olmak üzere bütün okullarımıza akıllı tahta döşüyoruz. Bu, çocuklarımızın ve öğretmenlerimizin işte o 30 saniyelik zaman diliminde herhangi bir eğitim malzemesine ulaşabileceği alt yapıyı sağlayacak. 5. sınıftan ve 9. sınıftan itibaren de çocuklarımıza tablet bilgisayar vereceğiz, o da yine çocukların her an bu bilgilere ulaşmalarını sağlayacak. Ama daha da önemlisi, aslında biz eğitim malzemelerimizi de değiştiriyoruz bu vesileyle. Yani diyelim ki Erzurum’un Oltu ilçesinin X köyündeki bir çocuğumuz Ankara’da bir matematik dersini veya ünitesini en iyi anlatan hocanın videosunu kendi evinden dinleyebilecek hale geliyor yakında. O açıdan bakıldığında, biz hızla buraya ayak durmaya çalışıyoruz ama, bunun sadece bizim çabamızla yetmeyeceğini de kabullenmek lazım.

DERYA SAZAK- Efendim, bir-iki soruya kısa kısa girelim, çünkü zamanımız azalıyor.

Bir; bu seçmeli ya da tercihli, kademeli sistemde mesela Alevi yurttaşlarımız din derslerinin öteden beri zorunlu olmaktan çıkarılmasını istiyorlar. Bir yönüyle de, yani insanlara tercihle din eğitimi şansı ve imkanları açılırken, öte yandan Aleviler için istemezlerse din dersi almama şansı doğacak mı?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İimdi bir kere eğer seçimlik din dersleri koyarsak; yani bugünkü din kültürü ve ahlak bilgisi dersini ben zaten din dersi gibi tanımlamıyorum, bu genel sosyal sorumlulukların ve temel dini kavramların verildiği bir ders gibi. Belki hatta bu yönde bir düzenleme içerikte gözden geçirilebilir. Ama onun dışında eğer din dersleri konulacaksa ve bu isteğe bağlı hale gelecekse, evet, bence olmalı ve yapabilmeliler.

DERYA SAZAK- Yani istemeyen Alevi yurttaş zorunlu din dersi aldırmayacak.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, almaz veya istiyorsa, mesela yine yüksek sesle düşünüyorum, şu anda böyle bir kararımız yok, Hükümetin…

FEHMİ KORU- Zorunlu din dersi anayasada var.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.

FEHMİ KORU- Anayasa değişince herhalde…

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İu andaki din dersi normalde bir din dersi değil aslında, yani din kültürü ve ahlak bilgisi diye. O açıdan bakıldığında, Türkiye’de din dersi veriliyor demek de doğru değil. Bence din dersi verilmeli ve bu din dersini bir Hıristiyan çocuk da kendi dini olarak öğrenebilmeli.

DERYA SAZAK- Yani laik eğitimde herkes, bütün…

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet. Bir Müslüman çocuk da İslamiyet’i kendi okulunda…

PROF.DR. FUAT KEYMAN- Seçmeli ders o şekilde olacak.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabi. İsteğine bağlı olarak alabilmeli.

DERYA SAZAK- Orada o zaman Alevi yurttaş da çocuğunu din dersi…

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Diyelim ki, yine yüksek sesle düşünüyorum, böyle bir kararımız yok, ama yüksek sesle düşünüyorum, otursak biz mesela İslami akımlar tarihi diye yahut da mezhepler tarihi diye bir ders koysak, orada gerekiyorsa Alevi de Aleviliği öğrenebilse ne olur?

DERYA SAZAK- Tamam, ama istemezse de göndermeyebilir.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İsteğe bağlı, tabi.

PROF.DR. FUAT KEYMAN- Söylemiş olduğunuz Kürtçe de öyle mi?

DERYA SAZAK- Evet, tam da soru bu, Kürtçeyi de ana dilde seçmeli bir ders olarak ana dil dersi, yani Kürtçe seçmeli ders olabilecek mi?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İimdi bakın, bir şahsi kanaat olarak belirtebilirim şu anda, çünkü bütün bunları az önce ifade ettim, bunlar Hükümet politikalarıyla, stratejileriyle çok doğru bir şey, uyumlu bir şeydir, anayasayla irtibatlı bir şeydir vesaire. Ama eğer böyle bir esnek sistem kuruyorsanız ve onun içerisinde İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça, İspanyolca, Rusça öğretiyorsanız, kendi ülkenizin vatandaşı olan Kürtlere de yine isteğe bağlı olarak Kürtçe dersini niçin vermeyesiniz?

DERYA SAZAK- Yani Kürtçe öğretebilir.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bu yapı içerisinde bütün bunların öğretilmesine mani bir durum olmamalı. İimdi…

DERYA SAZAK- Yok ama, siz bunu şu anda komisyonda bir tartışma varken Milli Eğitim Bakanı olarak kişisel de olsa önerebilmelisiniz, yani eğer böyle bir düşünce varsa.

İngilizce, 4 + 4 + 4 İlköğretim SistemiMİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama yapılan düzenleme ona fırsat veren bir düzenleme zaten. Türkiye’de eğer eğitimi esnek ve demokratik hale getiriyorsanız, onun dışındaki bütün tartışma bence uygulamaya dönük bir tartışmadır. Dolayısıyla uygulamaya dönük tartışmayı ana çerçeve ve yapısal boyutlar tartışıyorken ve uygulanıyorken gündeme getirmek, tartışmak dikkati dağıtır.

DERYA SAZAK- Kürtçe seçmeli ders olabilir?..

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Benim şahsi kanaatim, olabilir, evet.

DERYA SAZAK- Öğretmenlere girelim isterseniz.

PROF.DR. MUSTAFA ERDOĞAN- Vaktimiz ne kadar?

DERYA SAZAK- Çok az.

PROF.DR. MUSTAFA ERDOĞAN- Öğretmenlerle ilgili ben genel bir soru sormak istiyorum.

DERYA SAZAK- Buyurun Hocam.

Soralım ama, tek tek de, çünkü bu özellikle eş durumu özür grubu diye Sayın Bakanım, bir atama, yani eşi nedeniyle, eşi öğretmen olmayan bankacı, mühendis, Anadolu’da çalışıp ya da herhangi bir ilimizde, öğretmen olanlar…

PROF.DR. FUAT KEYMAN- Yani bu öğrenim özrü atamaları kategorisi altında…

DERYA SAZAK- Mustafa Erdoğan, siz sorun sorunuzu, sonra biz bu öğretmenleri soralım.

PROF.DR. MUSTAFA ERDOĞAN- Benimki çok şey değil de bu da genel politika meselesi ama. Bu öğretmen yetiştirmemiz, tabi bütün bunlar da bizim öğretmen yetiştirme sistemimizi de daha da iyileştirmemiz gerekiyor sanıyorum. İimdi eskiden malumunuz doğru dürüst bir yere giremeyenler öğretmen yetiştiren kurumlara girebiliyorlardı aldıkları puan itibarıyla. Bu git gide düzelmeye başladı, yani bugün eğitim fakültelerinin işte öğrenci kabulündeki öngördükleri puan tabanı filan artmaya başladı; fakat sanki bunu daha arttırmamız lazım. Yani biz öğretmenin, çocuğun yetişmesinde öğretmen çok önemli olduğuna göre, bir hukuk fakültesine, bir tıp fakültesine giren bir kişi gibi zihni yetenekleri bakımından, yani başka bir yere giremeyen kişi buraya girdi tarzında bir algı olmaması lazım. Bu değişmeye başladı ama, bu konuda daha da iyileştirmek için bazı şeyler düşünüyor musunuz?

DERYA SAZAK- Sayın Bakanım, bir de çok fazla biliyorsunuz branş öğretmenleri kadrosuzluk nedeniyle dışarıda bekliyorlar. İimdi böyle bir yeni sisteme geçilecekken bir de nitelik öne çıkacaksa, ki öyle istiyorsunuz, o zaman daha fazla öğretmen ihtiyacı var değil mi hem sınıf öğretmenleri, hem bu yeni düzenin öngördüğü öğretmenler? Burada atama bekleyen ya da yeni bir; biraz önce kaynak sorununu biraz o nedenle diye getirmiştim. Yani Milli Eğitim Bakanlığı’nın hem bu 4 artı 4 artı 4’ü, yani 12 yılı yeniden finanse edecek ek bütçeye ihtiyacı var, hem de belki bu öğretmen atamalarını da çözecek şekilde yeni bir bütçe belki…

FEHMİ KORU- Öğretmen sayısı da artacak mı bu yeni sistemde?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER-   Biraz artacak.

Çok kısa kısa söyleyeyim, zannediyorum vaktimiz de az kaldı.

Bir kere, biz bu sorunu da önceden görerek bundan birkaç ay önce Türkiye’de öğretmen meselesi üzerine kafa yormuş ne kadar insan varsa onları davet ettik, hatta muhtemelen sizleri de davet ettik ve ulusal öğretmen strateji belirlemek üzere bir çalıştay yaptık. Takriben 220 civarında bilim adamı, uzman ve konu hakkında söz söyleyecek kişi geldi, onlarla biz bu meseleyi tartıştık, bununla ilgili bir strateji belirliyoruz. Ve o konuda da birtakım ciddi tedbirler alacağız, çalışmalarımız devam ediyor, yakında belki kamuoyuyla paylaşırız.

Bu yatırım meselesine, şimdi bakınız yine bu mesele tartışılırken Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve Hükümetin bu konuyla ilgili mevcut stratejileri bilinmediği için ayrıntılı bir şekilde yanlış bir mecrada tartışılıyor. Biz zaten okul öncesi eğitimi yüzde 100’e ulaştırmak üzere bir hedef koymuştuk ve bunun için stratejilerimiz belliydi, kaynaklarımızı ona göre tahsis etmiştik. Yani 2012

yılında ben çok sayıda okul öncesi eğitim için bina yaptırmak üzere kaynak kullandım mesela, kullanıyorum. Ve biz artık ana sınıfı uygulamalarından çıkıyoruz, müstakil okul öncesi eğitim binaları yapıyoruz.

DERYA SAZAK- Siz en son bir kadro açıklaması yaptınız değil mi? Kaç bin öğretmen alacağız dediniz, 40 bin mi yanılmıyorsam ya da?..

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yok, şu anda mevcut 55 bin sözleşmeli öğretmenimizden bahsetmiştim.

DERYA SAZAK- Buna rağmen de bekleyenler var.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben onu da izah edeceğim.

İkincisi; yatırımlarla ilgili kısmı söylüyorum, finansman, yani okul öncesi eğitim için biz zaten yüzde 100’e ulaşmayı hedeflediğimiz için kaynaklarımızı da buna göre tanzim ediyorduk.

İkincisi; ortaöğretimde biz yine 2016 yılına kadar yüzde 100 eğitimi öngördüğümüz için, affederseniz yüzde 90’nın üzerine çıkmayı öngördüğümüz için zaten ona göre stratejiler belirlemiş yatırımlarımızı ona göre planlamıştık. Sadece orada yüzde 10’luk bir kısım var. İu anda zaten çocuklarımızın yüzde 85’inin ilköğretimden ortaöğretime geçtiğini size söyledim, 5 puan da oradan bakarsanız yüzde 15’lik bir yatırıma ihtiyacımız zaten var.

Onun ötesinde, bizim yatırım için şu anda ihtiyaç duyduğumuz şey bunun üzerine kısmi bir yatırım olacak.

DERYA SAZAK- Sayın Bakanım, son, çünkü binlerce öğretmen bu sorunun yanıtını bekliyor, bu eş durumu özür grubu atamalarında il ve ilçe emrini kaldırmışsınız. Bu da eşlerin ayrı düşmesine, öğretmenlerin işte sıkıntıya düşmesine yol açıyor. Bununla ilgili bir düzenleme, düzeltme yapacak mısınız?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bakın, bu çok abartılmış ve doğru olmayan bir bilgi. Bir eş şayet eş durumundan atanma şartlarına haizse en fazla 1 yıl bulunduğu yerde kalabiliyor, en fazla.

İimdi ben size başka bir şey söyleyeyim. Eğitim sisteminde eğitimin etkin bir şekilde devamı öğretmenle ancak kaimdir. Herhangi bir yerde eğitim başladıktan sonra öğretmeni hangi sebeple olursa olsun aldığınızda oradan, oraya yeni öğretmen gönderemiyorsunuz. Yeni öğretmeni gönderme zamanınız belki mümkünse bile 2 ay, 3 aylık bir zamanı alıyor ve orada ciddi bir eğitim akması oluyor. O yüzden kanunen biz yılda bir kere eş durumundan güvenlik veya sağlık sebebiyle atamayı öngördük. Atama şartlarına haiz olanları biz Ağustos ayı sonunda inşallah tekrar atayacağız.

O açıdan bakıldığında, bence telaşa gerek yok, zaten biz Şubat ayında bir atama yaptık…

DERYA SAZAK- Gene mağduriyetleri önlemeye çalışacaksınız.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet. Şubat ayında atanmayanlar ve bu şartlara haiz olmayanlar Ağustos ayının sonunda atanacaklar.

DERYA SAZAK- Sayın Bakanım, bu çok özel bir tartışma ortamında Meclis komisyonunu da bırakarak sağ olun bize geldiniz, TRT’ye konuk olduğunuz ve birçok sorunu da açıkla yanıtladınız.

Değerli izleyiciler, bir Politik Açılım’ın daha sonuna geldik. Bugün konuğumuz Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer’di, kendisine teşekkür ediyoruz.

Haftaya görüşmek üzere iyi Pazar’lar, saygılarımızla.

—-  / —-

Gelen arama terimleri:
  • 4 4 4 eğitim sistemi sınıf öğretmenleri
  • Yeni eğitim sisteminde okul öncesi
  • 4 4 4 eğitim sistemi öğretmen atamaları
  • 4 4 4 eğitim sistemi öğretmen atamalarını nasıl etkiler
  • ömer dinçerin son açıklaması
  • 4 4 4 eğitim sistemi son durum
  • 4 artı 4 artı 4 eğitim sistemi nasıl olacak
  • yeni eğitim sistemi
  • 4 4 4 eğitim sistemi ve okul öncesi
  • 2013 şubat ataması olur mu

Leave a Comment